Kategoriler
Sağlık

Çağımızın hastalığı Alzheimer’dan korunmak için bunlara dikkat!

Unutkanlığın sosyal yaşama yansıyarak sorumlulukları yerine getiremez hale gelmesi, en önemli Alzheimer belirtisi olarak karşımıza çıksa da Alzheimer, sadece unutkanlık değildir. Beynin yeteneklerini yitirmesi anlamına gelen hastalığa yakalanmamak için uzmanların tavsiyelerine uymalısınız.

Yaşam kalitesi ve süresini önemli ölçüde azaltan Alzheimer, dünyada 50 milyona yakın kişide görülmekte. 2050 yılında bu sayının 110 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Alzheimer hastalarının bakımını üstlenen yakınları ise tüm bu zorlukları en az onlar kadar çekmekle kalmıyor, yoğun stres ve sorumluluk dolayısıyla depresyon ve Alzheimer riskiyle de karşı karşıya kalıyor. Memorial Şişli Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Türker Şahiner, Alzheimer hastalığı hakkında bilgi verdi ve Alzheimer hastalarının bakımını üstlenen kişilere depresyondan ve bu hastalıktan korunmak için önemli tavsiyelerde bulundu.

Alzheimer sadece unutkanlık değildir

Toplumda yaygın bir düşünce olarak Alzheimer sadece unutkanlık olarak algılanmaktadır. Oysa beynin yeteneklerini yitirmesi demektir. Alzheimer bir yangın gibi düşünülürse bu yetenek kaybı, kıvılcımın ilk başladığı yerdir. Bazen duygusal belleğin hasarı olabilir, bazen görsel belleğin hasarı olabilir, bazen uzayda konumlanma yani adres bulma yetisi kaybolabilir, bazense konuşma ya da yazma yetileri kaybolabilir. Hasar, beynin her noktasından başlayabilmektedir.

Ancak Alzheimer’ın en sevdiği bölge yakın bellek merkezi olan hipokampustur. Hipokampus, ilk kez öğrenilen bilgilerin tekrar edilmeden önce atıldığı yakın, geçici hafıza bölümüdür. Bu merkeze atılan bilgiler tekrar edilirse kalıcı hafızaya aktarılır, tekrar edilmez ise belli bir süre sonra yeni bilgiler eklendikçe yakın bellek merkezinden silinir. Bu merkez hasar gördüğünde kalıcı belleğe atılmak istenen bilgiler de kullanılamaz. Bilgiler tekrarlandığında ise ilk kez öğrenilmiş hissi yaratmaktadır. 

Uykusuzluğa dikkat edin

Uyku kalitesi bozulduğunda beyin hücreleri erken ölmektedir. Kronik uykusuzluk çekenlerin Alzheimer riskleri çok yüksektir. Uykusuzluk depresyonla birleştiğinde ise bu risk kat kat artmaktadır. Alzheimer’ın oluşma sebebi beyinde biriken amiloid beta adındaki proteinlerdir. Amiloid beta, beynin öğrenmesi için gerekli bir protein olmasına rağmen beynin proteini işledikten sonra yeniden parçalayıp kullanıma hazır hale getirmesi gerekmektedir. Bu işlemse uyku sırasında gerçekleşir. Yeterince uyumayan kişilerin beyninde amiloid beta birikimi artar. Bu nedenle az uyuyan kişilerin Alzheimer riskleri yüksektir.

Ancak bu durum; “çok uyumak Alzheimer’a iyi geliyor” demek değildir. Bu proteinin birikimi beyin MR çekimlerinde de görülebilmekte ve böylece kişilerin gelecekteki Alzheimer riskleri de tahmin edilebilmektedir. Alzheimer hastalığına karşı şu an üzerinde çalışılan aşılar bu amiloid beta kalıntılarını temizlemeyi amaçlamaktadır. 

Alzheimer’dan korumak ve korunmak için 9 öneri

  • Yakınınızın ilk teşhisi aldığı evreden itibaren psikiyatrik olarak sağlığınız kendiniz ve hastanız için çok daha önem kazanır.
  • Bu bakımı profesyonel olarak düşünün. Profesyonel rehabilitasyon kurumları olan gündüz bakım evlerinde hastalara yönelik sosyal rehabilitasyonlar hastaya olduğu kadar ailelerine önemli yarar ve faydaları vardır.
  • Sosyal yaşam da hastanın yaşam kalitesi ve motivasyonu açısından çok önemlidir.
  • Kendinize ayıracağınız zamanın aslında gelecekte hastanın yaşam kalitesini artırmaya yönelik yatırım olduğunu unutmayın.
  • Uyku kalitenizi artırın.
  • Zihinsel ve fiziksel aktivite depresyondan uzak durmak adına çok önemlidir.
  • Tansiyon ve kan şekerinizi iyi yönetin. Tansiyon ve kan şekeri bozuk olanlar daha hızlı demansa yani bunamaya gitmektedir. 
  • Büyük sorumluluklar neticesinde hasta yakınının gireceği tükenmişlik sendromu sadece kendisini değil hastayı da olumsuz etkileyecektir.
  • İnternet üzerinde bulunan BEYNEX gibi ücretsiz programlarla hem hastanızın gelişimini hem de kendinizde Alzheimer gelişme riskini takip edin. Bu programların kullanımı her geçen gün artmaktadır. Hastaneye sık sık gelip bellek testi yaptırmak zor ve maliyeti yüksek bir işlemdir. Ancak hastalığın gelişip gelişmediğinin de takip edilmesi gerektiğinden evden kolayca kullanılabilecek bu tür bir uygulama konfor sağlamaktadır.
Kategoriler
Sağlık

Alzheimer’ın erken dönem belirtilerini görmezden gelmeyin

Herkesin yaşı ilerledikçe bazı şeyleri unutması normaldir. Peki bu unutkanlığı ciddi bir problem olan Alzheimer hastalığından nasıl ayırt edebilirsiniz? 65 yaş ve üzerindeki her 8 kişiden biri bunamanın bu dayanılmaz şekline yakalanıyor. Hastalığın ilk aşamalarında Alzheimer arkadaşlar ve aileler tarafından fark edilemiyor.

WebMD isimli internet sitesinde yer alan habere göre, Alzheimer’ın da dikkat etmeniz gereken erken dönem belirtileri bulunuyor. İşte siz farkına varamasanız da eşinizin, annenizin ya da babanızın Alzheimer hastalığına yakalandığını gösteren ilk belirtiler:

Hafıza ve konuşma

Uzun zaman önce yaşanan olayları hatırlamada bir problem olmazken kısa süre önce olan olaylar kolay unutuluyor. Sevdiğiniz bir yakınınız sizin hatırladığınız konuşmaları unutmuş olabilir. Daha önce cevapladığınız soruları tekrar tekrar size sorabilir. Hastalık konuşmayı bozar, bu nedenle hastalar en sık kullanılan kelimeleri hatırlamakta zorlanabilirler.

Davranışlar

Hafıza kaybına ilave olarak Alzheimer hastalığı davranış değişikliğine ve zihin karışıklığına yol açabilir. Örneğin, hasta bildiği yerlerde kaybolabilir. Her zaman şık giyinen hasta, lekeli giysiler giyip yıkanmamış saçlarla gezebilir.

Belirtileri görmezden gelmeyin

Sevdiğiniz bir kişinin Alzheimer hastalığına yakalandığını kabul etmeniz çok zor olabilir, ancak bu belirtiler varsa vakit geçirmeden doktora götürün. Teşhisi zor olmasına rağmen hastalığın bugünkü tedavisi hastalığın başlangıcında daha fazla işe yarıyor.

Alzheimer’ın teşhisi

Alzheimer için basit bir test yok, bu nedenle doktorlar hastada görülen değişiklikleri sizin anlatmanıza bakarak yorumluyorlar. Bazen mini zihinsel test ya da diğer görüntüleme testleri, kişinin zihinsel fonksiyonları ile kısa süreli hafızasını değerlendirmeye yardım edebiliyor. Nörolojik testler ve beyin taramaları da beyin hakkındaki diğer bilgileri de edinmenize yardım ediyor.

Alzheimer ve beyin

Hastalık, beynin her yerinde sinir hücresi ölümüne ve doku kaybına yol açıyor. Hastalık ilerledikçe beyin dokuları küçülür ve karıncıklar genişler. Hasar beyin hücreleriyle felce uğramış hafıza, konuşma ve anlayış arasındaki iletişimi kesiyor.

Alzheimer’ın ilerlemesi

Hastalık her hastada farklı bir yol izler. Bazı insanlarda, birkaç yıl içinde ciddi hafıza kaybı ve zihin karışıklığı gibi belirtiler kötüleşirken, diğerlerinde hastalığın ilerlemesi dereceli olarak 20 yılı bulabiliyor. Hastalığın teşhisinden sonra kişilerin hayatta kalma süresi 3-9 yıl arasında değişiyor.

Alzheimer günlük yaşamı nasıl etkiliyor

Hastalık konsantrasyonu etkilediği için hastalar fatura ödeme ya da yemek pişirme gibi sıradan işleri yapma yeteneklerini kaybedebiliyorlar. Hastalık daha da kötüleşince, hastalar tanıdıkları insanları ya da yerleri hatırlayamıyorlar. Hastalığın ilerleyen aşamalarında denge problemleri, konuşmayı unutma ve idrar kaçırma gibi problemler yaygınlaşıyor.

Alzheimer ve Egzersiz

Egzersiz, Alzheimer hastalarının bazı kas gücü ve koordinasyon problemleriyle baş etmesine yardım ediyor. Ayrıca egzersiz ruh durumunu geliştiriyor ve bunalımı azaltıyor. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Sağlık

Elmanın yararı kadar zararı da var

Yaz kış tükettiğimiz elmanın kanseri önlemekten Alzheimer ile savaşmaya,  kalp hastalığını uzaklaştırmaktan tükürük salgısını artırarak diş çürüklerini önlemeye kadar birçok yararı bulunuyor. Ancak tüm bu faydasının yanında elmanın üzerindeki tarım ilaçları ve elma kurusu ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor.

Kimisi kilo vermek için elma yerken kimi ise mayhoşluğunu sevdiği için ya da dişlerini temizlediği için elma yiyor. Bunların yanı sıra elmanın hiç aklınıza gelmeyecek birçok faydası var. Reader’s Digest dergisinde yer alan habere göre, elmanın yararı olduğu kadar bazen sağlığınız için çeşitli riskleri de bulunabiliyor. İşte elmanın çeşitli araştırmalarla kanıtlanmış yararları ve riskleri:

Alzheimer’la savaşıyor

Elmanın içerisinde bulunan kuersetin isimli güçlü antioksidanın farelerde beyin hücrelerinin bozulmasını önlediği ve aynı şeyin insanlarda da olabileceği belirtiliyor. Hastalıklarla savaşan bileşenlenlerden daha fazla yarar görmek istiyorsanız elmayı kabuğuyla birlikte yiyin.

Kolon kanserini önlüyor

 Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre, elmanın içinde bulunan doğal lifler bağırsakta mayalandığı zaman kanser hücrelerinin oluşumuyla savaşmaya yardımcı kimyasallar üretiyor. Diğer çalışmalar da elmanın içinde bulunan procyanidins isimli antioksidanın kanser hücresi ölümüne yol açan bir dizi hücreyi tetiklediğini gösteriyor.

Kan şekerini sabitliyor

Elma yiyeceklerin sindirimini ve glukozun kan dolaşımına girişini yavaşlatan çözünebilir lifle doludur. Bir grup araştırmacı günde en az 1 elma yiyen kadınlarda şeker hastalığı gelişme riskinin yüzde 28 daha az olduğunu tespit etti.

Diş eti sağlığına iyi geliyor

Elma doğanın diş fırçası olarak biliniyor. Her ne kadar bir elma yemek dişlerinizi tam olarak temizlemese de elmayı ısırmak, çiğnemek diş etlerini harekete geçiriyor ve elmanın tatlılığı tükürük salgısını artırıyor. Tükürük de ağzınızdaki bakteri seviyesini azaltarak dişlerin çürümesini azaltıyor.

Yüksek kan basıncını önlüyor

Elma yiyen yetişkinler, hipertansiyona karşı yüzde 37 daha az meyilli oluyorlar.

Kilo vermenize yardım ediyor

Elmalar su ve lifle doludur, bu nedenle mideniz daha az yemek ister. Ayrıca Amerika ve Brezilya’da yapılan araştırmalara göre, günde en az 3 elma ya da armut yiyenlerin kilo verdikleri belirlendi.

Kalp hastalığını uzaklaştırabilir

Taze elma mükemmel bir atıştırmalıktır. Elma kalp hastalığını önlemeye yardımcı olan flavonoid isimli antioksidanlar açısından zengindir. Fakat bu etkisinden yararlanmak için kabuğuyla birlikte yemelisiniz.

Yüksek kolesterolle savaşır

Elmanın kalorisi düşüktür ve çözünebilir lif olan pektin bakımından zengindir. Bu da damar hasarına yol açan LDL kan kolesterolü seviyesini azaltmaya yardım eder.

Elmanın riskleri

Elmada tarım ilacı bulunur

Çünkü elmalar kurtlara, bitki bitleri ile diğer böceklere karşı savunmasızdır. Bu nedenle elma yetişirken birçok kez spreyle tarım ilacı püskürtülür. Yemeden önce meyveleri dikkatli bir şekilde iyice yıkayın.

Elma kurusu alerjiye neden olabilir

Genellikle nemini ve rengini koruması için kurutulmuş elmalara sülfür dioksit eklenir. Bu madde ise hassasiyeti olan kişilerde alerjiye yol açabilir.

Elma sirkesi veya suyu bakteriyel enfeksiyonlara yol açabilir

E.coli ve Kriptosporidyum isimli bakteri pastörize edilmemiş elma suyu ya da elma sirkesi tüketen insanlarda ciddi hastalıklara yol açabilir. Çocuklar, hamile kadınlar, yaşlılar ve bağışıklık sistemi güçsüz olan kişiler buna karşı daha fazla dikkatli olmalı. Aldığınız ürünün etiketini okuyun. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Sağlık

Alzheimer’ın çözümü gençlik alışkanlıklarında yatıyor

Genç yaşlı demeden yüzbinlerce kişinin hayatını etkileyen, kendilerine ve çevrelerindeki yakınlarına kabus gibi bir hayat yaşatan çağımızın hastalığı Alzheimer’a karşı gençlik yıllarından edineceğimiz alışkanlıklar sayesinde göğüs gerebiliriz.

Reader’s Digest isimli dergide yayınlanan habere göre, düzenli olarak bunları yapan ve tüketen insanlarda Alzheimer’a yakalanma riski azalıyor.

FİZİKSEL AKTİVİTE

Araştırmalara göre, fiziksel aktivite Alzheimer’a karşı potansiyel koruma sağlıyor. Haftada en az 3 kez 15-30 dakika egzersiz yapanlarda Alzheimer gelişme riski azalıyor.

Her gün en az 1,5 kilometre yürümeye çalışın. Basit bir yürüyüş beyniniz için oldukça faydalıdır.

Dans etmek de bunama riskini diğer fiziksel aktivitelere nazaran daha fazla azaltıyor.

ANTİOKSİDAN GIDALAR TÜKETİN

Beyin sağlığınız için daha fazla sebze ve daha az işlenmiş gıda tüketmelisiniz.

Sebzelerden yardım alın. Günde 4 porsiyondan fazla sebze tüketmek zihindeki düşüş oranını yüzde 40 oranında azaltıyor. Yeşil yapraklı sebzeler, kabuklu kuruyemişler, fasulye, tam tahıllar, balık, zeytin yağı, beyaz et tüketirken kırmızı et, tereyağı, margarin, tatlılar, peynir, kızarmış yiyecekler ve fast food’dan uzak durmalısınız.

Baharatlarla yemeğinize lezzet katın. Yemeğinizi baharatla lezzetlendirirseniz yağı, tereyağını ve tuzu azaltabilirsiniz. Köri ve safranda curcumin isimli antioksidan bulunuyor. Bunun da Alzheimer riskini azalttığı araştırmalarla kanıtlanmıştır.

ARKADAŞLARINIZLA VAKİT GEÇİRİN

Beyninizi genç tutmak için yalnızlıktan kurtulmalısınız. Arkadaşlarıyla vakit geçiren yaşlı insanlarda zihinsel kayıp oranı yüzde 70 kadar azalıyor. Her yaşta yeni arkadaşlar edinmelisiniz. Arkadaşlarla oturup sohbet ederek kendinizi daha iyi hissedersiniz.

BEYNİNİZE EGZERSİZ YAPTIRIN

Bir araştırmaya göre, boş zamanlarınızdaki uğraşlar Alzheimer riskini azaltıyor.  Haftada birkaç kez kitap okumak, kart oyunları oynamak, bulmaca çözmek ve müzik aleti çalmak gibi faaliyetler yeni beyin hücresi ve hücreler arasındaki bağ gelişimini tetikliyor.

Öğrenmek için okuyun. Okumak zihinsel koruma sağlar, bunama belirtilerine karşı tampon görevi görür. Okurken detayları daha iyi hatırlamak için notlar alın.

Nasıl çizim, resim ve heykel yapıldığını öğrenin. 4 yılın üzerinde resim ya da heykel yapan yaşlıların zihinsel yetenek kaybının yüzde 73 daha az olduğu belirlendi. Bu tür uğraşlar dikkatinizi toplamanıza yardımcıdır.(Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Sağlık

Kanserin, Alzheimer’in çaresi doğadan geliyor!

Tarçın, pırasa, nar, keten tohumu, çörek otu, soğan, badem ve daha pek çok bitki kanserden kalp-damar sağlığına, Alzheimer’dan uykusuzluğa, diyabetten anne sütü yetersizliğine kadar onlarca rahatsızlığın önlenmesi ve giderilmesine yardımcı oluyor.

Hangi bitkinin hangi rahatsızlığa iyi geldiğini, hangi bitkinin hangi şekilde, ne miktarda ve kimler tarafından kullanılabileceğini anlatan Diyetisyen Emre Uzun, hangi bitkinin ne şekilde ve ne miktarda yenilip içilebileceğini, kimlere yarar sağlayıp kimlere zarar vereceğini belirten bilgileri bulmak ise hiç kolay olmadığını açıkladı.

Emre Uzun ayrıca şifa verdiği kabul edilen her gıda gibi bitkilerin de belli bir miktarda kullanılmasını gerektiğini de önemle vurguladı.

KANSER

Brokoli: Selenyum, potasyum, kükürt ve diyet lifi yönünden zengindir. Kansere neden olan hücrelere etki ederek ortadan kalkmasında etkilidir. İdrar yolları, kalın bağırsak ve meme kanserine karşı koruyucudur. Çiğ olarak veya buharda pişirilerek tüketilmelidir.

Çörek otu: Çok zengin bir vitamin ve mineral kaynağıdır. A, C, B1, B2 ve B6 vitaminleri ile selenyum, çinko, magnezyum minerallerini içeren çörek otundaki en önemli bileşim ise thymol türevi thymoquinon’dur. Thymoquinon akciğer, baş-boyun, kalınbağırsak, karaciğer, karın zarı, lösemi, lenfoma, meme, pankreas, prostat ve yumuşak doku kanserlerine faydalıdır. Günlük bir tatlı kaşığı tüketilebilir. Gebelikte kullanımı önerilmez.

Nar: İçerdiği bol miktardaki C vitamini, polyphenol, demir ve potasyumla bağışıklık sistemini güçlendirir. Ayrıca kolesterolü ve kan şekerini dengeleyici, kanser hücrelerinin gelişmesini engelleyici özelliğe sahiptir. Özellikte prostat kanserinde etkilidir. Yapılan çalışmalarda kanser hücrelerinin çoğalma hızını yavaşlattığı görülmüştür.

KALP VE DAMAR SAĞLIĞI

Soğan: Kanı temizleme özelliği ile damar sertliğine yol açan kötü kolesterolü düşürür, iyi huylu kolesterolü yükseltir. Doğal antibiyotik olmasının yanı sıra potasyum minerali ile B ve C vitaminleri içerir. Şeker hastaları ve gebeler doktor kontrolünde tüketmelidir.

Keten tohumu: C, E ve K vitaminlerinin yanı sıra kalsiyum, bakır, demir mineralleri açısından da zengindir. Omega-3 Yağ Asidi içeriği yüksektir. Antioksidan özelliktedir ve kolesterolü dengeler. Aynı zamanda kan şekerini de dengeleyerek kalp-damar sağlığını korur. Düzenli olarak tüketimi kötü kolesterolü düşürürken iyi kolesterolü yükseltebilir. Salataya veya yoğurda 1 yemek kaşığı katılarak tüketilebilir.

Aspir: Antibakteriyel ve antioksidan özelliğe sahiptir. Kanı düzenler, pıhtılaşmasını sağlar. Pıhtılaşma problemi yaşayan, kan sulandırıcı ilaç alan bireylerin kullanması önerilmez. 1 gram aspir çiçeği bir bardak kaynar suda demlenerek tüketilebilir.

ALZHEİMER

Tarçın: Kokusunun hafızayı kuvvetlendirici etkisi vardır. Sütlü tatlılara, salatalara eklenerek veya çay şeklinde tüketilebilir. Çay şeklinde içilecekse günde 1 fincan, toz halinde kullanılacaksa yarım çay kaşığı tüketmelidir. Günlük olarak bu miktardan fazla tüketilirse kabızlığa, kan şekerinin düşmesine neden olabilir.

Zerdeçal: Hastalığın ilerlemesini önlediği gibi hastalığın önlenmesinde de rol oynar. Yemeklere veya süte katılarak tüketilebilir. Kan sulandırıcı ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır.

Badem: Zengin E vitamini içeriği ile günlük 5-6 adet tüketilirse hastalığın ilerlemesini etki yapar. Günlük tüketimi bir avucu geçmemelidir. Önerilen miktardan fazla tüketim kilo artışına, bazı ilaçlarla etkileşime girerek alerjiye, artan lifin sindirilememesi sonucu kabızlığa yol açabilir.

DİYABET

Tarçın: Lif bakımından zengin olması nedeniyle sindirimi kolaylaştırır, kan şekerini dengeler. Günlük yarım çay kaşığı baharat olarak veya 1 çubuk tarçınla demlenmiş bir fincan çay şeklinde tüketimi uygundur.

Badem: Yüksek lif ve zengin doymamış yağ içeriğinin yanında düşük karbonhidrata sahip olması nedeniyle de düşük glisemik endekse sahiptir. Kan şekeri yükselmelerini önlemeye ve uzun süreli tokluk sağlamaya yardımcı olur. Kahvaltıda 5 adet zeytin yerine 6 adet badem tercih edilebilir veya ara öğünlerde süt ürünleri veya meyveyle tüketilebilir.

Pırasa: Yüksek besin lifli, A, C, K ve B6 vitamini yönünden zengin bir sebzedir. Yapılan çalışmalarda pankreastan insülin salınımını uyararak kan şekerini ve yüksek kolesterolü düşürdüğü gözlenmiştir. Buharda kısa sürede pişirilirse besin kayıpları önlenir ve daha sağlıklı bir tüketim yolu elde edilir.

BAĞIŞIKLIK ZAYIFLIĞI

Sarımsak: Doğal bir antibiyotiktir. Kalp ve bağışıklık sistemini güçlendirir, bağışıklık sistemi hücrelerini artırır. Günlük 2 diş sarımsak kullanımı yeterlidir. Tansiyon hastaları kontrollü tüketmelidir.

Zencefil: İltihaba, kan pıhtılaşmasına, kolesterole ve kalp hastalıklarına olumlu etkide bulunur. Antibakteriyel ve antioksidan özelliğe sahiptir. Çay şeklinde veya yemeklerde baharat olarak kullanılabilir. Günlük 4 gramdan fazla kullanılmamalıdır. Fazla tüketimi mide ekşimelerine, ritim bozukluklarına yol açabilir.

Kivi: Yüksek C vitamini içeriğiyle yaz kış tüketilebilecek, bağışıklık güçlendirici bir meyvedir. 1 adet kivi günlük C vitamini ihtiyacının karşılanmasında fayda sağlar. Önerilen miktardan fazla tüketmek, cilt sorunlarına, ishale ve bulantıya sebep olabilir.

KOLESTEROL

Ceviz: Kanda zararlı kolesterolün birikmesini önler, yüksek kolesterolü düşürür ve damar tıkanıklığını engeller. Günde 2 adet ceviz yemek, yorgunluk ve bitkinlikte de etkilidir.

Badem: Düzenli tüketimi, iyi ve kötü kolesterol seviyelerini dengelemeye yardımcı olur. Bu özelliğiyle kolesterolün dengesizliği sonucunda oluşabilecek sorunlara karşı önlem alınmasında önemli bir yeri vardır. Günlük diyette ara öğün olarak 5-6 adet tüketilebilir.

Keten tohumu: Günde 50 gram kadar tüketildiğinde yüksek kolesterol problemi yaşayan bir yetişkinin kolesterolünü yaklaşık yüzde 14 azalttığı tespit edilmiştir. Sindirim sorunlarına da yardımcı olur. Yoğurda katılarak tüketilebilir.

UYKUSUZLUK

Papatya çayı: Hazmı kolaylaştırıcı, ağrı kesici ve antiseptik özelliklere sahiptir. Hafif dereceli uyku sorunlarında yardımcı olur. Gebeler ve emziklilerde kullanımı önerilmez.

Çarkıfelek çayı: Sakinleştirici ve ağrı kesici etkisi ile uykusuzluk problemine iyi gelir. İçeriğindeki harmin maddesi mutluluk sağlayarak uykuya dalma zorluğunu engeller. Alkollü içeceklerle birlikte alınması önerilmez.

Yulaf ezmesi: İçeriğinde bol miktarda bulunan vitamin ve minerallerle sinir sistemine etki ederek rahatlatır ve stresten kaynaklanan olumsuz düşünceleri engeller. Sinir sistemini gevşeterek rahat bir uykuya yardımcı olur. Gece yatmadan 2 saat önce bir fincan yulafa süt veya yoğurt eklenerek tüketilebilir.

İŞTAHSIZLIK

Acı Yeşillikler (karalahana, roka): Sindirim enzimlerini uyararak sindirim sisteminin harekete geçmesine, hızlı çalışmasına ve iştahın artmasına olumlu etkide bulunur.

Kişniş: Kalsiyum, demir, magnezyum, sodyum gibi birçok mineral içerir. Yaprakları ve tohumları midenin güçlenmesine, sindirimin kolaylaşmasına ve iştahın açılmasına katkı sağlar. Diyabetliler için gebelik ve emzirme döneminde kullanımı önerilmez. Günlük ortalama 3 gram tüketilmelidir.

Nane: Ağız tadını yenileyip iştahı canlandırır. Çay olarak tüketmek daha etkilidir. Mide problemi olan bireyler nane tüketiminde dikkatli olmalıdır.

ANNE SÜTÜ YETERSİZLİĞİ

Rezene: Anne sütü için gerekli olan östrojen ve prolaktin üretimini teşvik eder, süt salınımını artırır. Günde 2 çay kaşığı kadar demlenerek 2 fincan tüketimi uygundur. Önerilenden fazla tüketimi iştah artışına, dolayısıyla kilo alınmasına neden olabilir.

Kimyon: Anneyi güçlendirerek süt yapımına katkıda bulunur ve demir içeriği sayesinde bu ihtiyacın giderilmesini de sağlar. Çay veya baharat olarak kullanılabilir.

Çörek otu: Anne sütünü artırıcı özelliğe sahip olmasının yanı sıra kalsiyum ve bakır kaynağıdır. Yemeklerde veya çekilmiş olarak bala katılıp tüketilebilir.

BOĞAZ ENFEKSİYONU

Adaçayı: Antimikrobiyal özelliğiyle boğazdaki iltihaplanmayı azaltır. Baharat olarak veya çay şeklinde tüketilebilir. Günlük 1-2 fincanı geçmemekte yarar vardır. Gebeler ve emziklilerde tüketimi önerilmez.

Okaliptüs çayı: Soğuk algınlığı, grip, nezle, bronşit gibi sorunlarda yatıştırıcı etkiye sahiptir. Emziklilerde ve gebelerde kullanımı önerilmez. Ayrıca astım veya böbrek hastaları doktor kontrolünde tüketmelidir. Fazla tüketimi mide bulantısı ve kusmaya neden olacağı için günde 2 fincandan fazlası önerilmez.

Kekik: Mineral yönünden zengin, antioksidan bir bitkidir. Boğaz enfeksiyonu ve soğuk algınlığına iyi gelmesinin yanında stres, gaz, şişkinlik ve baş ağrısı gibi sorunlara da çözüm sağlar. Kaynamış suya katılarak on dakika demlenerek tüketilebilir.

ŞİŞMANLIK

Mate çayı: Ödem atımını sağlar ve kabızlığı giderir. C, B-1, B-6 ve niasin gibi vitaminler bakımından zengindir, kalsiyum, demir, potasyum ve magnezyum gibi önemli mineralleri de içerir. Günde 2 fincandan fazla tüketilmemelidir. Aşırı tüketimi uykusuzluğa neden olabilir. Gebeler ve emziklilerde önerilmez.

Kuşburnu: C vitamini bakımından zengin olmasının yanı sıra içeriğinde bulundurduğu flavonlar, vitamin ve minerallerle de değerli bir besin kaynağıdır. Vücuttaki yağ oranını düşürücü ve kan şekerini dengeleyici etkiye sahiptir. Günde 2-3 fincan tüketimi uygundur.

Kırmızı biber: Genel sağlığa ve sindirim problemlerine yardımcı olur; bağırsakların temizlenmesini sağlar. Yağ yakıcı etkisi ile şişmanlık sorununda da faydalıdır.

KABIZLIK

Bamya: Sindirim sistemi için çok faydalı olan yüksek oranda lif içerir. Bamyadaki liflerin yardımıyla bağırsak hareketleri artar ve kilo vermekten kolon kanseri riskini azaltmaya kadar pek çok fayda sağlar. Taze olarak tüketilmesine özen gösterilmelidir.

Kuru kayısı: Selüloz içeriği ile sindirim sisteminin rahat çalışmasını sağlar. Pektin içeriği ile su dengesinin sağlanmasına yardım eder. Günlük olarak 1 porsiyon meyve yerine tüketilecek 4 adet kuru kayısı kabızlık problemi için fayda sağlayacaktır.

Trabzon Hurması: Lif bakımından zengin bir meyvedir ve mide ve bağırsak sorunlarının çözümüne yardımcı olur. Ayrıca bol miktarda B ve C vitamini içerir.

İSHAL

Muz: Zengin miktarda kalori, protein, sodyum, potasyum, magnezyum, A, E, K ve C vitaminleri içerir. İshal sırasında kaybedilen minerallerin alınmasında faydalı olduğu için ishal tedavisinde muz tüketmek iyileşme sürecini hızlandırır.

Havuç: Haşlanıp ezilerek püre halinde tüketildiğinde ishal tedavisinde çözüm sağlar. Bu yolla daha fazla pektinden faydalanılır. İshalle kaybedilen mineral ve vitaminlerin yerine konulmasında da etkilidir.

Limon: İshale sebebiyet veren patojenleri yok eder. Suyu sıkılarak tüketilebilir.

Kategoriler
Sağlık

Alzheimera karşı en büyük yardımcı

Bilimadamları yaptıkları araştırmaların ardından, doğal olarak oluşan sızma zeytinyağının Alzheimer hastalığını önlemeye yardımcı olduğunu iddia ettiler.

Toxicology and Applied Pharmacology isimli dergide yer alan çalışmaya göre, doğal olarak oluşan ve zeytinyağını meydana getiren molekul grubundan ayrı olarak keşfedilen bileşime “oleocanthal” adı verildi. Bu bileşim, toksik beyin kimyasallarının yapısını değiştiriyor. Doktorlar, bu yapısal değişimin kimyasalların beyindeki sinir hücrelerini tahrip etmesini yavaşlattığını söylüyorlar.

Philadelphia’da Monell Chemical Senses Center’da yapılan çalışmada, “ADDLs” olarak bilinen beyin kimyasallarının zararlı yapısını 1998 yılında keşfeden araştırmacılar, yeni çalışmalarının ise Alzheimer hastalığının nedenleri, ilerlemesi ve tedavisi hakkında çok önemli bir yöntem olabileceğini belirttiler.

Araştırmacılar, sonucun başarılı olması için klinik deneylerin yapılacağını da sözlerine eklediler. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Yaşam

İşte unutkanlığın ilacı

Artık neyi unuttuğunuzu bile unutacak hale mi geldiniz? Unutkanlığın tiroidin az çalışmasından kansızlığa, depresyondan Alzhemier başlangıcına kadar birçok nedeni var.

Unutkanlığa karşı meyve salatası tavsiye eden İç Hastalıklar Uzmanı Dr. Gürkan Kubilay, meyve salatasının hazırlanışını şöyle tarif ediyor:

MEYVE SALATASI

1 elma (kabukları ile beraber, küp, küp doğrayınız)

8-10 adet kuru yaban mersini

3 adet kuru erik

1 adet ince dilim karpuz

1 yemek kaşığı kuru üzüm

10 – 12 adet böğürtlen

3 adet kaju

2 adet ceviz.

Bu meyve salatasını, 2 ay boyunca ilk 10 gün, her gün yiyin.

Sonraki 50 gün ise, gün aşırı olmak üzere, akşam yemeğinden 2 saat sonra mutlaka tüketin.

YANINDA MUTLAKA KURU SOĞAN

Bu salata ile beraber, ilk 10 günde 2 kez, sonraki 50 günde en az 5 kez, akşam yemeğinde, somon, sardalya veya uskumru tüketin. Balığın yanında, mutlaka kuru soğan olsun.”

UNUTKANLIĞI NASIL ANLARSINIZ?

Her unutmanın da unutkanlık olmadığını belirten Dr. Gürkan Kubilay, aşağıdaki belirtiler varsa hemen doktorunuza müracaat etmenizi istiyor.

  • Her zaman gittiğiniz sokağı şaşırdınız ve 15 dakika içinde hatırlamadıysanız,
  • Sürekli verdiğiniz adresteki cadde isimlerini hatırlayamıyorsanız, biri ipucu verse bile aklınıza gelmiyorsa,
  • Üst üste 10 arkadaşınızı tanıtırken, arada birilerinin adını hatırlayamıyorsanız,
  • Yoğun stress olmadan unutuyorsanız,
  • Kişisel bakımınızı (el yıkama vs.) unutuyorsanız unutkansınız demektir.
Kategoriler
Sağlık

Bu hastalık kadınlarda daha yaygın

Kısa süreli başlayan unutkanlıklar, hastalıkta zamanla kişilerin yaşamını elinden alıyor. Üstelik nadir de olsa kişileri 40 ve 50’li yaşlarda da yakalayabiliyor. Yaş ilerledikçe kişilerde unutkanlıkla kendini gösteren Alzheimer kadınlarda daha sık görülüyor.

Stresli iş ortamı, yorgunluk gibi faktörlerden kaynaklanan unutkanlıklar ya bu kadar basit kökenli değilse ve günlük hayatımızı etkilemeye başladıysa dikkat etmemiz gerektiğini söyleyen Medicana International Ankara Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Songül Turğut, yaş ilerledikçe kişilerde unutkanlıkla ortaya çıkan Alzheimer hastalığının, nadiren de olsa daha erken yaşlarda görülebildiğini belirtti. Ancak her unutkanlığın Alzheimer olmadığına işaret eden Turğut, hastalığın tetkik öncesi temel kabul edilen belirtileri hakkında bilgi verdi. Buna göre; unutkanlığınız belirginleşerek karakterinizi değiştirmeye başladıysa ve çevrenizi suçlama noktasına geldiyseniz dikkat…

Alzheimer, kadınlarda daha sık görülüyor

Dünyada 20 milyondan fazla ve ülkemizde de 300 bin civarında Alzheimer hastası olduğuna işaret eden Uzm. Dr. Turğut, “Ne yazık ki bu rakamların arttığını gözlüyoruz. Kadınlarda erkeklerden daha çok görülüyor. Yapılan çalışmalar, 65 yaş üzerinde 15 kişiden, 80-85 yaşın üzerinde ise her 2 kişiden birinde görüldüğünü ortaya koyuyor” dedi.

Belirtileri nelerdir?

Günlük yaşamı etkileyecek derecede unutkanlık,
günlük işlerini yapamama,
kelime bulmada zorluk;
tarih ve yol unutma;
karar verememe,
hesap yapmada sıkıntı,
pratik düşünmede zorlanma,
eşyalarının yerini karıştırma,
davranış değişikliği,
kişilik değişikliği,
insanları suçlama,
sorumluluktan kaçma.

Baştaki kısa süreli unutkanlıklar, zamanla hastanın günlük işlerini aksatma noktasına gelir. Hasta sorduğu şeyleri tekrar sorar, yakınlarını tanıyamaz. Bu durumda psikolojik sorunlar ortaya çıkar: İçine kapanır; konuşma, yürüme, tuvalete gitme gibi yaşamsal aktivitelerini yerine getiremez. Beyin MR ve kan tetkikleri ile diğer hastalıklardan ayırt edilmeye çalışılır. “

Erken tanı ile ilerlemesi yavaşlatılabilir

Hastalığın kesin tedavisi olmadığını ancak erken tanı ile uygulanacak ilaç tedavisinin ilerlemeyi yavaşlatabildiğini kaydeden Uzm. Dr. Turğut, hasta ve yakınlarına ise şu önerilerde bulundu: “Hastanın hislerinin paylaşılması, ona cesaret ve güven verilmesi çok önemli. Hastanın hobileri kısıtlanmamalı. Hastalarımız da günlük hayatlarını kolaylaştırmak için yapılacak işleri not alabilir. Ancak araç kullanmalarını önermiyoruz. Alzheimer sadece kişinin kendisi için değil ailesi için de çok zor. Bu nedenle hastalıkla yaşamaya alışmak gerekiyor. Alışma ve başetme konusunda profesyonel destek alınabilir.”

Kategoriler
Yaşam

Yaşlılara su içmeyi hatırlatın

Yaşlılarda su ihtiyacı vücut fonksiyonlarındaki değişikliklere ve vücuttaki su oranının düşmesine bağlı olarak günlük iki litreyi buluyor. Ancak susama hissinin azalması ve unutkanlık gibi nedenlerle su tüketimi çoğu zaman olması gereken miktarın altında kalıyor.

Su kaybının yaşamsal faaliyetler için tehlike arz ettiğini söyleyen Waternet Sağlıklı Yaşam Uzmanı Diyetisyen Canan Aksoy, 65 yaş ve üzeri kişilerde su tüketimini artıracak önerilerde bulundu. Oksijenden sonra en önemli yaşamsal öge olan su ihtiyacı; kişiye, yaşa, fiziksel aktiviteye, fizyolojik duruma ve sosyal yaşantıya göre değişiklik gösteriyor.

Yaşlılarda su çok önemli

Vücut fonksiyonlarındaki değişiklikler, metabolizma hızının ve vücuttaki su oranının düşmesi nedeniyle yaşlılıkta günde iki litre su içilmesi gerektiğini söyleyen Canan Aksoy, çoğu kişinin bu miktarın altında kaldığını belirtti.

TÜİK’in 2015 yılı verilerine göre, ülkemizde 6 buçuk milyona yakın 65 yaş ve üzeri kişi yaşadığını hatırlatan Diyetisyen Canan Aksoy, yaşlılık dönemini daha rahat geçirmek ve yaşamsal faaliyetleri sürdürebilmek için yeterli miktarda su içilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Demans ve alzheimer hastalarına dikkat!

Yaşlılık döneminde metabolizma hızının düşmesiyle beraber su tüketiminin azaldığını ifade eden Aksoy, bu durumun fazla kilo, diyabet, kalp-damar hastalıkları, tansiyon, yüksek kolesterol gibi sağlık sorunlarına yol açtığını vurguladı. Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü, “Yaşın ilerlemesi ile birlikte vücuttaki su oranı da düşer ve su kaybı artar. Normalde su kaybı arttığı zaman susama duygusu sayesinde kaybedilen su yerine konabilir. Ancak yaşlılık döneminde susama hissi azalır. Demans ve alzheimer hastaları ise su içmeyi unutabilir. Bu durumlarda su tüketimine daha çok dikkat etmek gerekir.”

Su tüketiminin azalmasının yaşamsal fonksiyonlar için tehlike arz ettiğini söyleyen Diyetisyen Canan Aksoy, “Vücut suyunun yüzde 10’u yitirildiğinde yaşam tehlikeye girer, yüzde 20 oranında azalma ise ölümle sonuçlanır. Bu nedenle yaşlıların, özellikle hastalıkları nedeniyle unutkanlık yaşayanların su tüketimi mutlaka gözlenmelidir” dedi.

Her ilaca bir bardak su

Günlük su ihtiyacının alınan kaloriye göre belirlendiğini söyleyen Canan Aksoy, bu durumu bir örnekle açıkladı, “1500 kalori alıyorsanız günde 1,5 – 2 litre su içmeniz gerekir. Yeterli su alıp almadığınızı, idrara çıkma sayınızı ve idrarın rengini kontrol ederek de takip edebilirsiniz. Yetişkin bir birey günde 6 – 7 kere idrara çıkıyorsa ve idrar rengi açık sarı veya soluk sarı renkteyse yeterli su tüketimi vardır.”

65 yaş ve üzeri kişilerde ortalama iki litre suyun ideal olduğunu söyleyen Waternet Sağlıklı Yaşam Uzmanı Diyetisyen Canan Aksoy, “Bu yaşlardan itibaren düzenli ilaç kullanımında artış görülüyor. Sadece ilacı yutacak kadar değil, her tablette bir bardak su tüketildiği takdirde, günlük su ihtiyacının önemli bir bölümü karşılanacaktır” diye konuştu.

Yeterli su içmeniz için tavsiyeler:

Sabah uyandığınızda ve gece yatarken su içmeyi alışkanlık haline getirin.
Su, yaşam içeceğidir. Çay, kahve gibi içecekler su yerine geçmez. Hatta idrarda artış yaparak, vücudun daha fazla sıvı kaybetmesine yol açar.
Suyun tadını sevmiyorsanız içine bir dilim limon, taze nane, salatalık veya çubuk tarçın atarak lezzetlendirebilirsiniz.
Su içmeyi unutuyorsanız hatırlatıcı notlar yazabilirsiniz.
Sıvı tüketimini artırmak için ıhlamur, nane, kekik gibi bitki çayları içebilirsiniz
Günde yaklaşık 8-10 bardak su tüketmeyi unutmayın!
İlaç kullanıyorsanız, ilaç ile birlikte 1 bardak su içebilirsiniz.
İçtiğimiz sularda bile bulunabilen ağır metallerden kurtulmanın en kolay yolu arıtılmış su tüketmektir. Sağlıklı suyun arıtılmış ve iyi koşullarda saklanmış olması gerekir. En iyi saklama koşulu da, cam şişedir.

Kategoriler
Yaşam

Kış mevsiminde balık tüketmeniz için 5 neden

Kış aylarının vazgeçilmez besinlerinden olan balık etinin, insan sağlığı açısından birçok faydası bulunuyor. Kalp hastalıklarından koruyor, Alzheimer riskini azaltır, depresyonu yener, kemik erimesini önler.

Balığın birçok faydası olduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Özge Yüksel, balığın faydaları hakkında bilgi verdi.

Kalp hastalıkları riskini azaltır
Balığın içerisinde bulunan omega 3 yağ asitleri kan yağlarını düşürerek kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.

Alzheimer riskini azaltır 
Yapılan arastırmalar haftada 1 balık tüketmenin beyindeki gri madde nöronlarını koruyabileceğini göstermiştir. Çalışmalarda haşlanmış veya fırında (kızartılmadan) balık tüketenlerin beyindeki öğrenme ve hatırlama merkezinin etkilendiği görülmüştür.

Saç ve deriyi güzelleştirir
Balık derinin iyi beslenmesini ve parlamasını sağlar. Yapılan çalışmalar balık ve balık yağının sedef hastalığına etki edebileceğini göstermiştir.

Depresyonu yenin 
Araştırmalar antidepresanlarla birlikte balık tüketilmesinin balık tüketmeyenlere göre depresyonu daha kolay yendiğini göstermiştir.

Kemik erimesini önler 
Küçük balıklarda bulunan kalsiyum kemiklerin güçlenmesini sağlar. Özellikle menopoz döneminde balık tüketmek şart .
Balığın faydalarının yanında lezzeti de oldukca önemlidir. Her balık her mevsimde bulunmayacağı gibi tadı da mevsimden mevsime değişebilmektedir. Her balığın yağlandıgı bir ay bulunmaktadır bu da lezzetini etkiler. Ekim ayı gecici olarak Karadeniz’de beslenen balıkların Marmara’ya göçe başladıkları aydır. Palamut ve lüfer boldur. Kasım ayı hamsi, levrek ve istavritin zamanıdır. Aralık ayında ise palamut , hamsi, mezgit lezzetlidir.