Kategoriler
Sağlık

Kış hastalıklarından koruyor

Kış aylarında hareketsiz yaşama dengesiz beslenme de eklenince hastalıklara yakalanma riskiniz artar. Ancak yediklerinize dikkat ederek bu durumdan kurtulabilirsiniz.

Hareketsiz yaşam tarzının yanında sağlıksız beslenme vücut direncini kırıyor ve böylece hastalıklara yakalanma riskiniz artıyor. Kış aylarında doğru beslenmenin önemini vurgulayan Diyetisyen Kader Lala, besinlerin vitamin değerlerinin hastalıklardan koruyucu etkileri hakkında bilgi verdi.

Güçlü bağışıklık için C vitamini

Kış aylarında artan gribal enfeksiyonlara karşı önlem alabilmek için özellikle C vitamininden zengin besinler tüketilmelidir. Portakal, mandalina, kivi ve greyfurt gibi meyvelerinin yanı sıra; kırmızı biber, kırmızı pancar, turp, kereviz, ıspanak, pırasa, lahana ve pazı gibi C vitamini kaynağı olan sebzeler, sofralarda bulunması gereken besinler arasındadır. Sağlıklı beslenmenin en önemi iki öğesi olan sebze ve meyve, günde en az 5 porsiyon tüketilmelidir.

Haftada 2 gün balık tüketin

Balığı kışın sofralardan eksik etmemelisiniz. İçerdiği omega 3 yağ asidinden dolayı bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesini sağlayan balığı haftada en az 2 gün balık tüketilmelisiniz.

Kuruyemişi unutmayın!

Kışın uzun gecelerde ‘abur cubur’ denilen çerez tarzı gıdalara ve tatlılara daha fazla ihtiyaç duyulur. Yağlı kuru yemişler leblebi karıştırılarak makul oranlarda tüketilebilir. Hamur işi gıdalar yerine haftada 2 kereyi geçmeyecek şekilde sütlü tatlılar yenilebilir.

Sıvı tüketmeye özen gösterin

Kış aylarında sıvı alımı, yaz aylarına göre daha azdır. Ancak kışın da yazın olduğu gibi kilogram başına en az 35 ml su tüketilmelidir. Aksi takdirde vücuttan zararlı maddelerin atılması zorlaşır ve vücut fonksiyonları olumsuz etkilenir.

Kategoriler
Yaşam

Kış çaylarını doğru şekilde hazırlayıp kararında için

Son günlerde yaşanan sıcaklık farklılıkları özellikle üst solunum yolu hastalıkları, soğuk algınlığı, nezle ve grip gibi hastalıkların görülme sıklığını artırdı. Hastalandığınızda sık sık içtiğiniz kış çaylarını doğru şekilde tüketmezseniz yarar yerine zarar görebilirsiniz.

Havaların kararsızlaştığı kış aylarında bağışıklık sisteminiz güçlü olmazsa hastalığa yakalanma riskiniz yükselir. Soğuk havalarda içimizi ısıtan ve şifa veren bitki çayları içmek bağışıklığınızı güçlendiren etkenlerden biri. Fakat doğru bitki karışımları uygun şekilde hazırlanmalı ve kararında içilmeli.

Soğuk algınlığı, nezle ve grip gibi üst solunum yolu hastalıklardan korunmak için bağışıklık sisteminin güçlendirmek için yeterli ve dengeli beslenme düzeni çok önemli. Beslenmeye ek olarak bitki çayı tüketimi de bağışıklığın güçlendirilmesini destekler.

Amacına uygun içilen çay faydalı

Bitki çaylarının doğal yapısında yararlı ve zararlı bileşikler bulunur. bitki çayları doğru hazırlanarak uygun dozda tüketilirse faydalı olur. Özellikle kronik hastalığı nedeniyle düzenli ilaç kullananlar bitki çayı içmeden önce mutlaka doktoruna danışmalı.

Bitki çaylarını şekerle tatlandırmayın

Başta ıhlamur ve zencefil olmak üzere kuşburnu, elma, papatya çayı kış aylarında en çok tercih edilen bitki çayları arasında yer alır. Bu çayları tatlandırmak için limon, karanfil, tarçın, bal gibi tatlandırıcılar kullanılmalı.

Bitki çaylarının yararları

Güçlü antioksidan bileşikler içeren ıhlamur, soğuk algınlığı, nezle ve gribal enfeksiyonların destek tedavisinde tercih edilir. Ihlamur çayının buharı burun tıkanıklığını açar, sıcak çayı ise boğaz ağrısına ve öksürüğe iyi gelir. Ihlamura bal ve limon eklenebilir. Limon ile tüketildiğinde bağışıklık sistemini güçlendirir. Üşütmeden kaynaklanan öksürüğe karşı iyi gelir. Stresi azaltıcı etkisi bulunan ıhlamur çayı, sinirleri yatıştırır ve uykuya geçişi kolaylaştırır.

Soğuk algınlığının tedavisinde sıklıkla kullanılan zencefil çayı burun tıkanıklığını giderir. Terlemeye neden olduğu için toksin atıcı özelliği olan zencefil, aromatik yağlar açısından da zengindir. Manganez, magnezyum, fosfor, kalsiyum C vitamini ve demir içerir. Hazımsızlık ve bulantı gibi mide rahatsızlıklarına da iyi gelir.

Elma içeriğindeki antioksidan, vitamin ve flavanoidler sayesinde bağışıklığı güçlendirir. Lifli yapısı sayesinde hazımsızlık sorunlarına iyi gelir.

En çok C vitamini içeren meyvelerden olan kuşburnu, B vitaminleri, potasyum, sodyum, kalsiyum, magnezyum gibi mineraller ve meyve asitleri içerir. C vitamini enfeksiyon ve soğuk algınlığına karşı vücudu güçlendirir. B vitaminleri ise enerji metabolizmasını düzenler, içerdiği meyve asitleri sindirim sistemine faydalıdır.

Boğaz ağrısı sorununu hafifleterek öksürüğe iyi gelen papatya çayı ise aynı zamanda strese iyi gelen ve sakinleştirici etkiler de gösterir.

Kategoriler
Sağlık

Grip sandığınız ancak zatürre olduğunuzu gösteren 7 belirti

Salgın haline gelen üst solunum yolu enfeksiyonları genel olarak iki ile üç hafta içerisinde geçer. Ancak belirtiler daha uzun sürdüyse, öksürüğünüz hırıltılı bir hal aldıysa ve göğüs ağrınız varsa zatürreye yakalanmış olabilirsiniz.

Son günlerde havadaki ani ısı değişimlerinin de etkisiyle grip, soğuk algınlığı ve zatürre salgın haline geldi. Reader’s Digest isimli sitede yer alan habere göre, uzun süren ve yeterince tedavi edilmeyen üst solunum yolları enfeksiyonu aniden zatürreye dönüşebilir. Sizde de bu belirtiler varsa zatürreye yakalanmış olma ihtimaliniz yüksek, hemen doktora başvurmalısınız.

Ateş

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında düşük dereceli ateş gelişebilir. Çok yaygın olmasa da ateş görülebilir fakat ateşiniz 38,5 derecenin üzerindeyse  üst solunum yolu enfeksiyonun zatürre haline gelme olasılığı yüksektir.

Hızlı kalp atışı

Hastalığınız sırasında kalbinizin normalden daha hızlı attığını fark ederseniz, kalp atış hızınızı kontrol etmek için bir dakikanızı ayırın. Dakikada 100 atımın üzerindeki kalp atışı hızlı olarak kabul edilir. Hızlı kalp atış hızı devam ederse, doktora gidin.

Göğüs ağrısı

Üst solunum yolu enfeksiyonu akciğerlere doğru hareket ettiğinde, göğüste sıkışma ve ağrı meydana gelebilir. Zatürre, sadece üst solunum sisteminin değil, akciğerlerin bir enfeksiyonudur. Ağrı, solunum yolu enfeksiyonunun daha ciddi bir şey haline geldiğini gösterir.

Israrcı ve balgamlı öksürük

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında kalıcı öksürük sık görülür. Eğer bu öksürük balgamlı hale gelir ve buna hırıltı da eşlik ederse, enfeksiyonun zatürreye dönüştüğü anlamına gelebilir. Balgam üreten ve göğsünüzde rahatlama hissi oluşturmayan öksürüğünüz varsa, zatürre olabilir.

Kanlı balgam

Öksürüğünüzün ürettiği balgam kanla kaplı veya paslı bir renge sahipse, zatürre gibi daha alt solunum yolu enfeksiyonu olduğunu belirten, akıntının ciğerlerin derinliklerinden geldiğinin işaretidir. Farklı bir tedavi süreci gerektirebileceği için doktorunuza bu değişikliği bildirin.

Titreme

Zatürre hastaları genellikle düzeltilemeyen diş gıcırtılı titreme yaşadıklarını rapor eder. Titreme ateşin bir işaretidir ve sıcaklığın düzenlenmesi için vücudun fazla mesai yaptığını gösterir. Ayrıca bu durum üst solunum yolu enfeksiyonunun zatürre haline geldiğinin işaretidir.

Nefes alma güçlüğü

Soğuk algınlığı veya üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiyseniz ve nefes alıp vermeniz zor veya zahmetli hale gelirse, zatürre olabilir. Akciğerleri açmak için nebülizör solunum tedavisi gerektirebilecek ciddi bir belirtidir. Oksijen yokluğunda yaşanabilecek baş dönmesi, kan akışı sorunları veya bilinç kaybı gibi sorunlar çıkmaması için derhal doktora gidin. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Sağlık

Metrobüste verem bulaşır mı?

Havaların soğumasıyla birlikte nezle, soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklarının görülme sıklığı arttı. Uzmanlar özellikle kalabalık ortamlara ve toplu taşıma araçlarında dikkat edilmesi gerektiğini söylüyor. Ancak metrobüs gibi araçlarda başka tehlikelerin de sizi beklediğini biliyor musunuz?

Tüberküloz yani halk arasında bilinen adıyla verem, kendisini fark ettirmeden sinsice ilerliyor. Verem mikrobu kişinin en zayıf anını kolluyor. Hastalık 1 ay sonra da ortaya çıkabiliyor, 10 yıl sonra da… Mikrop, vücut direncinizin düşmesini uzun süre bile bekleyebiliyor.  Verem yani tüberküloz mikrobu konusunda önemli bilgiler veren Medical Park Gebze Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Serdar Kalemci, veremin nasıl bulaştığını anlattı.

Öksürük ve hapşırıkla bulaşabiliyor

Verem (tüberküloz) mikrobu, güneş görmeyen ortamlarda havada uzun süre canlı kalabilir. Güneşten gelen ultraviyole ışınları verem mikrobunu kısa sürede öldürür. Bu nedenle insanların kalabalık olarak yaşadığı, havalanması yetersiz, güneş girmeyen ortamlar bulaşma için en riskli ortamlardır.

Metrobüs, otobüs, uçak gibi kalabalık taşıma araçları riskli yerlerdir. Ülkemizde ‘ince hastalık’ adıyla da bilinen verem, grip gibi solunum yoluyla kolayca bulaşabilir. Mikrop sadece damlacık enfeksiyonuyla geçer, bunun dışında kişinin kullandığı havlu, çatal, bıçak, ya da yiyeceklerle geçmez. Hasta olan kişi normal konuşurken, öksürürken ve ya hapşırdığında ortama yayılan damlacıklar, solunum yoluyla karşı taraftaki kişinin vücuduna bulaşır.

Risk grubu kimlerden oluşuyor?

Mikrop kişinin vücut direnci düşükse organlara zarar vermeye başlar. Organ nakli olanlar, kanser, böbrek, karaciğer, kalp hastaları, diyabetliler, KOAH ve astım gibi rahatsızlıkları olan hastalar risk grubunu oluşturur. Kötü beslenme, obezite, sigara ve uyku bozuklukları da bağışıklığı zayıflatır. Verem mikrobu bu anları kollayarak kısa sürede vücuda bulaşır.

Belirtileri neler?

Verem en sık akciğerde tutulum yapar ve o organa ait bulgularla karşımıza çıkar. Veremin en sık görülen belirtileri 3 haftadan uzun süren öksürük, balgamda kan görülmesi, ateş, gece terlemesi, yorgunluk, halsizlik, kilo kaybı, iştahsızlıktır. Verem sadece akciğerlerde değil tüm organlarda hastalık yapabileceği için o organa ait bulgu verebilir. Örneğin boyunda ele gelen tek, büyük, sert bir nodül tüberkülozu düşündürebilir. İştahsızlık yakınması da gastrointestinal sistem tüberkülozu ile ilişkili olabilir.

En az 6 ay tedavi şart

Tüberküloz mikrobu diğer mikroplara kıyasla çok daha yavaş çoğaldığı için ilaçların uzun süre ve düzenli kullanılması önemlidir. Toplam tedavi süresi en az 6 aydır. Bu süre içinde, Verem Savaşı Dispanserlerinde balgam ve akciğer filmi kontrolleri yapılır. Hasta ilaçlarını düzenli kullanmazsa, mikroplar ilaçlara karşı direnç geliştirir. ‘Dirençli tüberküloz’ dediğimiz bu hastalık tipinde ise tedavi çok daha zordur; çok sayıda ilacın 18-24 ay kullanılması gerekir. Bu nedenle ilaçların sağlık personeli veya sorumlu bir kişi tarafından hastaya içirilmesi en etkili tedavi yöntemidir.

Ülkemizde tüberküloz tedavisinde kullanılan tüm ilaçlar yıllardan beri Sağlık Bakanlığı tarafından karşılanmakta ve hastalara Verem Savaşı Dispanserleri aracılığıyla ücretsiz verilmektedir.

Kategoriler
Sağlık

Hamilelikte gripten korunmanın yolları

Grip hastalığı insanı yorgun düşüren, bağışıklığını zayıflatan bir durumdur. Ancak hamileyseniz grip tehlikeli hale gelebilir. Hamilelikte grip aşısı olanların sayısı artış gösteriyor. Aşı olun ya da olmayın tüm hamileler grip açısından risk altındadır.

Hamilelik döneminde bağışıklık sistemi zayıfladığı için hamileler grip açısından daha büyük risk altındadır. Kalp ve akciğerler daha çok çalıştığından hamilelikte vücut daha çok yorulur ve virüslere daha açık hale gelir. Grip erken doğumun yanı sıra, özellikle hamileliğin ilk üç ayında düşük riskini artırıyor. Hamilelik boyunca ya da doğumdan sonraki 2 hafta boyunca annenin hastaneye yatma ve hatta ölüm riski bulunuyor.

Foxsnews’te yer alan habere göre, gribe karşı almanız gereken önlemler ise şöyle:

Sık sık ellerinizi yıkayın

Virüslerden korunmak için ellerinizi sık sık yıkayın. Ilık su ve sabunla en az 20 saniye boyunca tırnaklarınızın altını, parmak aralarınızı ve elinizin içiyle üstünü iyice ovalayın.

Sonbaharda grip aşısı yaptırın

Grip aşısı yüzde 100 koruma sağlamamasına rağmen, hiçbir şey yaptırmamanızdan iyidir. Gribe yakalansanız bile belirtilerini daha hafif atlatırsınız. Aşıdan gelen antikorlar bebeğinize de geçer ve onu 6 aylık olana kadar korur. Aynı antikorlar anne sütüne de geçiyor.

Çok kalabalık ortamlara girmeyin

Diğer insanlarla bir araya gelmeden önce tekrar düşünün, çünkü insanlarla yakın temas gribe yakalanma riskinizi artırır. Seyahat ederken sık sık ellerinizi yıkayın ve dezenfekte edici mendillerle çevrenizdeki tüm yüzeyleri silin.

Ellerinizi yüzünüze sürmeyin

Grip virüsü ağzınıza, burnunuza ve gözlerinize kolayca yayılabilir. Bu nedenle  ellerinizi yıkayana kadar ellerinizi yüzünüzden uzak tutun.

Gevşeyin ve dinlenin

Hamilelikte gece uykularınız düzensiz olacağından gündüzleri fırsat buldukça dinlenin. Dinlenmek bağışıklığınızı güçlendirir. Ayrıca örgü örmek, resim yapmak gibi hoşlandığınız işleri yapmak da stresinizi azaltır.

Çevrenizdeki yüzeyleri dezenfekte edin

Evde ve işyerinde sıklıkla temas ettiğiniz tüm yüzeyleri dezenfekte edin.

Sağlıklı beslenin

Günde 5-9 porsiyon meyve ve sebze tüketmek, içindeki antioksidanlar sayesinde bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yardım eder.

Ateşiniz olursa doktora gidin

Ateşiniz yükselirse ve düşmezse hemen doktora gidin. Doktorunuz gribin belirtilerini azaltmak için size ilaç yazabilir.

Gıda takviyelerini düşünebilirsiniz

C ile D3 vitamini ve diğer takviyeler gripten korunmanıza yardımcı olabilir. Fakat, hamilelikte bu ilaçları kullanmadan önce doktorunuza danışın.

Mendilinizi bir kez kullanın

Öksürdüğünüzde ya da hapşırdığınızda ağzınızı ve burnunuzu mendille kapatın ve kullandığınız bu mendili hemen çöpe atın. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Yaşam

Çay, hararetinizi almasının yanında soğuk algınlığına da iyi geliyor

Meyve, sebze, kuru bakliyat, tahıllar ve sütün yanı sıra hararet gidermek ve keyif yapmak için içtiğimiz çay da içerisindeki antioksidanlar sayesinde vücudunuzun güçlü olmasını sağlayıp sizi soğuk algınlığı gibi çeşitli mevsim hastalıklarına karşı koruyor.

Sebze ve meyvelerin yanısıra balık, sarımsak, yoğurt ve kefir gibi gıdalar da sizi hastalıklardan koruyor. Health isimli internet sitesinde yer alan habere göre, sadece sebze ve meyveler değil, her besin grubundan gıda sizi soğuk algınlığı ve gribe karşı dirençli hale getiriyor. İşte bunlardan bazıları:

Sarımsak

Bu keskin kokulu sarımsak dişleri yemeklerinize lezzet katmaktan fazlasını yapıyor. İçerisinde çözündüğü zaman antioksidanlar üreten sülfürik bir bileşen olan “Allicin” bulunuyor. 2001 yılında “Advances in Therapy” isimli dergide yayınlanan araştırmaya göre, 12 hafta boyunca (Kasım-Şubat ayları arasında) sarımsak takviyesi alan insanların almayanlara göre daha az soğuk algınlığı geçirdikleri tespit edildi. Sarımsak çiğ olarak tüketildiğinde ise en büyük antioksidan kaynaklarından biridir.

Balık

Somon, ton balığı ve istavrit gibi yağlı balıklar vücutta zararlı iltihabı azaltmaya yardımcı olan bileşenler yani Omega-3 yağ asitleri açısından zengindir. Kronik iltihaplanma bağışıklık sisteminin uygun şekilde çalışmasını önlüyor ve ciddi hastalıkların yanı sıra soğuk algınlığı ve gribe yol açıyor. Omega-3 yağ asitleri ise bu iltihabı azaltıp soğuk algınlığıyla savaşıyor.

Narenciye

En son yapılan araştırmalar, C vitaminin soğuk algınlığını önlemede düşünüldüğü kadar faydalı olmadığını gösterdi. Buna rağmen, hastalığın başlangıcında C vitamini almak hastalığın süresini yaklaşık 1 gün azaltıyor. Çok fazla narenciye tüketmek (portakal, greyfurt, limon dilimleri) bu faydalı besinden fazla almanızı sağlar.

Anason tohumu

Meyankökü tadındaki bu tohumların antibakteriyel özellikleri var. Öksürüğü hafifletiyor, üst solunum yollarınızın tıkanmasını önlüyor. Anason tohumunu kurabiyelerinizde ve dürümlerinizde kullanabilirsiniz. Fakat soğuk algınlığıyla savaşmak için genellikle çayı kullanılıyor.

Yoğurt ve kefir

Bakterileri genellikle kötü bir şey olarak düşünürüz, fakat bu organizmaların bazıları sağlığınız için zorunludur. Yoğurt ve kefir gibi probiyotik gıdalar yemek faydalı bakteri türlerinin yeniden doldurulması için iyi bir yoldur. Bu bakteriler sindirim sağlığını destekler ve mide rahatsızlığını önlemeye yardım eder. Mide ve bağırsak yollarında 10 trilyon bakteri yaşıyor.

Rezene

Anason gibi rezene de doğal bir balgam söktürücüdür. Ayrıca göğüs tıkanıklığını açar ve inatçı öksürüğü yumuşatır. Rezene çiğ olarak ya da kavrulmuş şekilde tüketilebilir. Soğuk algınlığıyla savaşmak için rezene tohumlarından çay yapmalısınız. Bir fincan kaynamış suya 1,5 çay kaşığı rezene tohumu atıp 15 dakika demlendirin, süzün ve balla tatlandırıp için.

Kırmızı biber

Narenciyeler gibi kırmızı biberlerde de bol miktarda C vitamini bulunuyor. Gerçekte, sadece bir tane kırmızı biber kadınlar için önerilen günlük miktarın 2 katı kadar (150 miligram) C vitamini içeriyor. Araştırmalar ise gribe karşı savaşmanız için daha fazla C vitaminine ihtiyacınız olduğunu gösteriyor.

Çay

Herkes bir bardak sıcak çayın göğüs darlığına iyi geldiğini, boğaz ağrısını yumuşatmaya yardımcı olduğunu biliyor. Siyah, yeşil ya da beyaz çay olmak üzere tüm çaylar griple savaşan kateşin isimli antioksidanlar içeriyor. 2011 yılında Japonya’da yapılan araştırmada, 5 ay boyunca kateşin kapsülü kullanan katılımcıların kullanmayanlara göre gribe yüzde 75 daha az yakalandıkları belirlendi. Ayrıca  kateşinler metabolizmanızı hızlandırıyor, bağışıklığınızı artırıyor ve kanser ile kalp hastalığına karşı koruma sağlıyor.

Bitter çikolata

Saf kakao birçok çilek türünden daha fazla hastalıkla savaşan antioksidan içeriyor, ayrıca bitter çikolata çinkoyla doludur. Ancak çikolata yerken kakao oranı en az yüzde 70 ve üzeri olan bitter çikolatayı tercih etmelisiniz.

Derisiz hindi göğsü

Derisi alınmış hindi göğsü gibi yağsız proteinler, griple savaşmada önemli yer tutar. Genellikle kas yapmak için bu proteine ihtiyacımız olduğunu düşünürüz, fakat vücutta antikor üretimi ve enfeksiyonlarla savaşmak için yağsız proteine ihtiyaç duyarız. Aynı şekilde tavuk göğsü de iyi bir yağsız protein kaynağıdır. Et yemiyorsanız kuru fasulye, kabuklu kuru yemiş ve süt ürünleri de tüketebilirsiniz.

Süt

Vücudumuzun güçlü kemik üretimi için gerek duyduğu D vitamini  kalp hastalığına karşı savunma sağlıyor, bağışıklık sisteminizi destekliyor. Bu kilit vitamin süt, portakal suyu ve kahvaltılık tahıl gibi güçlendirilmiş yiyeceklerde de bulunuyor. İhtiyacınız olan günlük D vitaminini almanız sizi soğuk algınlığından korumaya yardım eder. 2012 yılında yapılan araştırmaya göre, D vitamini takviyeleri çocukların kışın soğuk algınlığıyla savaşmasına yardım ediyor.

Mantar

Tüm mantar türleri potasyum, B vitamini ve lifin yanı sıra bağışıklık sisteminizi destekleyen antioksidanlar içeriyor. Özellikle Uzakdoğu mutfağında kullanılan Şitaki mantarının içerdiği “lentinan” isimli besinin kansere karşı koruyucu özelliği bulunuyor.

Yulaf

İster kasede isterseniz çikolatanın içinde yiyin, yulaf beta-glukan olarak isimlendirilen bir tür lif içerir. Bunun da kolesterolü düşürücü ve bağışıklığı destekleyici özellikleri bulunuyor. Araştırmalara göre, yulaftan aldığınız beta-glukan üst solunum yolu enfeksiyonlarını önlemeye yardım ediyor. Ayrıca insanlarda beyaz kan hücresi aktivitesini düzenliyor.

Yeşil yapraklı sebzeler

Koyu yeşil yapraklı sebzeler daha fazla besin maddesi içerir. Soğuk algınlığı ve grip mevsimi için vücudunuzu marul, karalahana ve rokayla güçlendirebilirsiniz. Ayrıca roka gibi biraz acı yeşillikler göğsünüzdeki tıkanıklığa, öksürüğe ve burun akıntısına iyi gelir.

Yaban mersini

Bu antioksidan deposu meyve bağışıklık sisteminizi güçlendirir. 2007 yılında, Cornell Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, bilim adamları vahşi yaban mersininin herhangi bir taze meyveden çok daha fazla aktif antioksidan içerdiğini tespit ettiler.

Havuç ve tatlı patates

Havuç ve tatlı patates gibi turuncu meyve-sebzeler beta-karoten açısından zengindir. Bu yiyecekleri yediğimizde vücudumuz bu organik bileşeni A vitaminine çeviriyor. A vitamini ise güçlü bir bağışıklık sistemi için zorunludur. Özellikle soğuk algınlığına yakalandığınızda A vitamini önemlidir. Mukus zarının sağlıklı kalmasında ve fonksiyonlarını iyi bir şekilde yerine getirmesinde etkilidir.

Ay çekirdeği

Akşamları dizi izlerken çıtırdattığınız ay çekirdeği en iyi doğal E vitamini kaynaklarından biridir. Hücre duvarlarını hasardan koruyan bir antioksidan olan E vitamini vücudunuz için önemlidir. Sadece 30 gram ay çekirdeği günlük ihtiyacınız olan E vitaminin yüzde 30’unu karşılar. E vitamini ayrıca akciğerlerinizin sağlığı için de önemlidir. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Sağlık

Mevsim geçişlerinde griple mücadele yolları

Mevsim geçişiyle birlikte gribin vakalarının hızla arttığı bugünlerde siz de gribe yakalanmak istemiyorsanız uygulayacağınız çok basit yöntemlerle gripten kurtulabilirsiniz.

Gribe yakalandığınızda hem işe gidemiyorsunuz hem de ev halkına yardım edemiyorsunuz. Hastalığı bulaştırma riskiniz yüksek olduğundan gripten bir an önce kurtulmalısınız. USNews isimli sitede yer alan habere göre,  işte ucuz ve doğal yollarla griple mücadele etmenin yolları:

Kurumuş burun kenarlarınızı yağlayın

Grip olduğunuzda sürekli burnunuz aktığı ve siz de sildiğiniz için burun deliklerinizin çevresi kızarır, tahriş olur ve çatlar. İşte burnunuzun çatlayan dış bölümlerine vazelin sürün.

Sıcak çay için

Susuzluğunuzu gideren çay kaşınan boğazınıza da iyi gelir. Çay içmek sağlığınıza yararlıdır. Bir bardak çay kendinizi iyi hissetmenizi sağlar. Çayı sıcak sıcak ve yavaş bir şekilde içmelisiniz.

Fazladan yastık ekleyin

Uyurken nefes alıp vermenizi kolaylaştırmak için başınızı yükseltmek için başınızın altına fazladan bir yastık ekleyin. Böylece burun yolunuz bir miktar açılacaktır.

Sıcak bir duş alın

Grip olduğunuzda buharlı bir duşa girin. Duştayken, nemli hava sinüslerinizin içine girer, nazikçe buharı tek tek burun deliklerinizden üfleyin. Ayrıca bir avuç dolusu duş suyunu burnunuza çekip sümkürün. Burun yollarınız açılacaktır. Bunun yanı sıra, sıcak su musluğunu açın, bir havluyla başınızın etrafını örtün, sıcak ve nemli havayı soluyun.

C vitamini, ekinezya ya da çinkoya para vermeyin

Uzmanlar, gribe iyi geldiği iddia edilen bu takviyelerin çok da faydası olmadığını söylüyor. Griple mücadele için çay için ve reçetesiz satılan ilaçları tercih edin. Bunların yanı sıra okyanus suları ile soğuk buhar makinesi de rahat nefes almanıza yardım eder.

Susuz kalmayın

Gribe yakalanmamak için ve gripten bir an önce kurtulmak için bol bol sıvı tüketmelisiniz. Birkaç saatte bir büyük bir bardak su içerseniz vücudunuz susuz kalmaz, daha hızlı iyileşirsiniz. Suyun yanı sıra çay, taze sıkılmış meyve suları tüketmelisiniz. Ancak grip olduğunuzda kahve, asitli içecekler gibi idrar söktürücü içeceklerden uzak durun.

Tavuk çorbası için

Bugüne kadar annelerimizin ve ninelerimizin hastalanınca içmemiz için hazırladıkları ilk şey tavuklu şehriye çorbasıdır. Bu çorba hem susuz kalmanızı önler hem de sindirimi kolay olduğu için faydalıdır. İçerisindeki limon ve karabiber de vücudunuzu destekler.

Yapabiliyorsanız egzersize devam edin

Egzersiz yapma gücünüz varsa yapın. Yapacağınız hafif egzersizler kendinizi daha iyi hissetmenize yardım eder. Ağırlık kaldırma ya da koşma gibi ağır egzersizler yapmayın.

Hijyene dikkat edin

Hastalığınızda diğer kişilere bulaştırmamaya veya başkasından hastalık kapmamaya özen gösterin. Öksürürken ve hapşırırken ağzınızı kapatın, tek kullanımlık mendilleri tercih edin ve bir kez kullandıktan sonra hemen atın, mikrop bulaşan yerleri dezenfekte edin ve ellerinizi iyice, sık sık yıkayın.

Reçetesiz satılan ilaçları deneyin

Öksürük şurupları ile grip ilaçları biraz iyileşme sağlayabilir. Bunun yanında alerjik ilaçlar gözlerinizin sulanmasını, hapşırmanızı azaltmaya yardım eder. Okyanus suları burnunuzu nemlendirir. Ibuprofen ve asetaminofen içeren ilaçlar vücut ağrılarını hafifletir ve ateşi düşürür.

Antibiyotik kullanmayın

Gribin virüs nedeniyle oluştuğunu ve antibiyotiklerin ise bakteriyal enfeksiyonları tedavi ettiğini unutmayın. Doktorunuzdan ya da eczacınızdan antibiyotik istemeyin. Hatta burnunuzdan akan sıvı yeşil bile olsa antibiyotik size yardımcı olamaz.

Tuzlu suyla gargara yapın

Boğaz ağrınızı iyileştirmenin daha az lezzetli olan bir yolu daha vardır. Günde birkaç kez ılık su ve tuz karışımıyla gargara yapmalısınız. Böylece boğaz ağrınız hafifleyecektir.

Biraz dinlenin

Grip olduğunuzda kendinizi biraz yorgun hissedersiniz. Mümkün olduğunca yatıp dinlenin, akşamları erken yatın, iyice dinlenip kendinizi toparlayın. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Yaşam

Grip ve grip aşısı hakkındaki yanlış kanılar

Havaların serinlemeye başlamasıyla her yıl milyonlarca insan grip olarak bilinen mevsimsel influenzaya yakalanıyor. Hastaneye bile yatmanızı gerektirecek kadar ciddi ve önemli olan bu hastalık ve aşısı hakkında maalesef birçok şeyi yanlış biliyoruz.

Burun, boğaz ve akciğerlerinizi de kapsayan solunum sisteminizi etkileyen bulaşıcı bir viral enfeksiyon olan grip nedeniyle çok sayıda kişi hastaneye yatabiliyor. HowStuffWorks isimli internet sitesinde yer alan habere göre, her yıl Amerika’da 200 binden fazla insan grip nedeniyle hastalanıyor ve hastaneye yatmak zorunda kalabiliyor. Hatta salgın dönemlerinde 50 bine yakın insan hayatını kaybedebiliyor.

Ayrıca gribin faturası 10 milyon dolardan daha fazla tutuyor. Halen bazıları grip aşısının güvenilir olmadığı konusunda endişe duyup aşı yaptırmıyor ve bu nedenle grip hastalığı ölümlere bile yol açabiliyor. İşte grip hakkındaki yanlış kanılar:

Çocuklar grip aşısı nedeniyle otizm olabilir

İnternette biraz dolaştığınızda aşılar ile otizm gibi bozukluklar arasındaki bağ ile ilgili olarak birçok bilgiyle karşılaşırsınız. Bu da birçok hatırı sayılır kaynakta görünen şüphelerden biridir. Daha önce yapılan araştırmalarda otizmle bazı aşılar arasında bir bağ olduğu belirtilmişti, ancak sonradan yapılan araştırmalarda aşılarla otizm arasındaki bağ olmadığı açıklandı.

Grip kötü bir soğuk algınlığından farklı bir şey değil

Gribin belirtileri (ateş, öksürük, boğaz ağrısı, kas ağrısı, baş ağrısı ve aşırı yorgunluk) takatinizi keserken, birçok insan birkaç gün ile 2 hafta içinde iyileşir. Ciddi vakalarda gribe yakalananlarda ciddi dehidrasyon ve vücutta mikroplanma da görülür. Gerçek risk grip virüsünün doğrudan etkilerinden olmayabilir, vücudu zayıflatan grip kişiyi ölümcül olabilen diğer hastalıklara karşı da savunmasız hale getirir. Mevsimsel griple ilgili oluşan ölümlerin çoğu kişi gribe yakalandıktan birkaç hafta sonra oluşur. Bu kişilerde bakteriyal pnömoni gibi ikinci bir bakteriyal enfeksiyon gelişir. Diğer vakalarda grip kongestif kalp yetmezliği veya kronik pulmoner kalp hastalığı mevcut kronik hastalığı kötüleştirir. Astım hastaları için grip ölümcül risk taşıyor. Soğuk algınlığı ise daha hafiftir.

Grip aşısı gerçekten işe yaramıyor

Grip aşısının her zaman işe yaramadığı doğrudur. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne göre, aşı hastalığa yakalanmayı yüzde 60 oranında önlüyor. Bu durum yaşınıza ve sağlık durumunuza göre değişebiliyor; genç ve sağlıklı insanlarda daha iyi sonuçlar alınıyor. Diğer bir faktör ise bu yılki aşının grip ırkıyla uyumlu olmasıdır. Çünkü grip virüsü her mevsim aynı kalmıyor ve başka grip ırkları ortaya çıkıyor. Bu nedenle de her yıl grip aşısının içeriği değişiyor.

Grip aşısı sizi grip yapabilir

Birçok insan ölümcül olan gripten değil sizi buna karşı koruyacak olan aşıdan korkuyor. 2012 yılında yapılan bir araştırmada, Amerikalılar’ın yüzde 35’inin aşı olmanın kendilerini grip yaptığına inandıklarını ortaya çıkardı. Enjeksiyonla yapılan grip aşısı aktif değildir. Bazen çocuklara yapılan burun spreyi şeklindeki grip aşısı etkisi zayıflatılmış canlı bir virüs içeriyor. Fakat bu aşının içindeki mikrop soğuğa uyumludur. Sadece burnun içindeki daha soğuk ortamda enfeksiyona yol açabilir. Grip aşısının bazen yan etkileri olabilir. Enjeksiyon bölgesinde kızarıklık veya şişme, baş ağrısı, hafif ateş bunlardan bazılarıdır. Bazı insanlar bazı tıbbi durumları nedeniyle doktora danışmadan aşı olmamalı.

Mide gribi bir tür influenzadır

Bazı insanların uzun yıllar kendilerini çok kötü hissettiklerini ve kusmayı engelleyemediklerini duymuşsunuzdur. Çünkü bu insanların problemi mide gribi denen mide hastalığıdır. Tıpla ilgilenmiyorsanız bu terimi influenza ile karıştırmanız kolaydır. Influenza akciğerleri ve nefes yollarını etkileyen solunum yolu hastalığıdır, midenizi etkilemez. Grip genellikle çocuklarda kusma, ishal gibi belirtilere yol açsa da bunlar gribin esas belirtileri değildir. Bunlar başka nedenlerden kaynaklanır. Mide gribine virüsler, bakteriyel enfeksiyonlar ve hatta parazitler neden olabiliyor.

Aralık’a kadar gribe olmazsanız, gripten kurtuldunuz demektir

Bu da doğru değil. Grip salgınlarının zamanını önceden tahmin etmek mümkün değil. Fakat verilere göre, 1982-83 ve 2011-12 sezonları arasında hastalığın zirve yaptığı dönem Şubat ayıydı. Ayrıca Ocak ve Mart aylarında da grip hastalığı çok fazla görülüyor.

Aşıyı sezonun başında olursanız, etkisi azalacaktır

Bazı sağlık otoriteleri, grip mevsiminin Mart ayında da devam ettiği ve erken aşı olmanız halinde koruyuculuğun azalacağı konusunda endişeliler. Fakat, Wisconsin Üniversitesi Tıp ve Halk Sağlığı Okulu’nda görevli pediatristler bunun bu şekilde olmadığını açıkladılar. Aşının etkisinin Ekim ayından ilkbaharda grip mevsimi sonuna kadar devam edeceğini belirttiler. Bazı durumlarda, bu etki kişinin bağışıklığına bağlı olarak yıl boyunca devam edebiliyor. Henüz grip aşısı yaptırmadıysanız geç kalmış sayılmazsınız, aşınızı Kasım ayı içinde de yaptırabilirsiniz.

Aşıyı geçen yıl aşı yaptırdıysanız, bu yıl yaptırmanıza gerek yok

Bu düşünce yanlıştır. Önceki bölümde belirtildiği gibi, grip aşısı size aylarca ve hatta bir yıl boyunca bağışıklık sağlayabiliyor. Fakat sonsuza kadar sizi korumuyor. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne göre, farklı grip mevsimleri, farklı aşı türleri ve farklı virüs ırkları üzerinde yapılan sayısız araştırma, vücudun bağışıklığının zamanla azaldığını gösteriyor. Ayrıca grip virüsleri de her yıl değişiyor. Bu nedenle kendinizi yeni grip türlerine karşı korumak için her yıl aşı yaptırmalısınız.

Antibiyotikler griple savaşmaya yardım ediyor

Kesinlikle gribin tedavisinde antibiyotiğin yeri yoktur. Utah Üniversitesi’nde görevli doktorlar, antibiyotiklerin sadece bakterilere karşı işe yaradığını, gribe de yol açanlar dahil olmak üzere virüsler üzerinde herhangi bir etkilerinin olmadığını açıkladılar. Bir hastaya sahte ilaç veya antibiyotik verirseniz ikisinin de aynı hızda iyileştiğini görürsünüz. Antibiyotiğin aşırı ve gereksiz kullanımı burnunuzdaki ve boğazınızdaki bakterilerin ilaca karşı dirençli hale gelmesine yol açar. Böylece antibiyotik gerektiren bir hastalığınız olduğunda antibiyotikler işe yaramaz. Ayrıca antibiyotiklerin kızarıklık, ishal, kaşıntı, kusma gibi istenmeyen yan etkileri olabiliyor. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Yaşam

Bağışıklığınızı destekliyor, griple savaşıyor

Gıdalar her zaman zihinsel ve fiziksel sağlığınız için hayati öneme sahip. Ton balığı, hindi ve bazı balık türleri bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirip griple savaşırken maydanoz çayı gibi bitkisel içecekler ise idrar yolu enfeksiyonlarıyla mücadele ediyor.  İşte bu nedenle yediğiniz içtiğiniz gıdalara dikkat ederek sağlıklı bir şekilde yaşamınızı sürdürebilirsiniz.

Health isimli internet sitesinde yer alan habere göre, işte sizi hastalıklardan koruyan ve iyileştiren gıdalar:

Mide yanmasını tedavi ediyor

Tam tahıllar ve lif: Daha fazla sebze tüketin ve beyaz pirinç ile hamur işi yerine tam buğdaylı gıdaları tercih edin. Yüksek miktarda çözülemeyen lif içeriğinin sindirilmesi midenizde daha az zaman alıyor. Bu yiyeceklerin sindirimi kolaydır, mide yanmasına iyi gelir.

Soğuk havada hayatta kalma

Ton balığı, hindi, pisi balığı: Kış ayları boyunca salatalarla yaşamayın. Yeterli miktarda selenyum almazsanız bağışıklık sisteminiz desteklenmez. Selenyum gribin de dahil olduğu bakteri ve virüsleri öldürmeden sorumlu olan beyaz kan hücresi oluşumuna yardım ediyor. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde selenyum eksikliğinin ciddi grip semptomlarını artırdığı belirlendi. Bir porsiyon sardalye ya da pisi balığı  yiyerek günlük selenyum ihtiyacınızın yüzde 60’ını karşılayabilirsiniz. Ayrıca bu balıklar size Omega-3 yağ asiti de sağlar.

Mayalanmış gıdalar: Yoğurt, kefir gibi gıdalar bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye yardım eden faydalı bakteriler, probiyotikler içerirler. İsveç’te yapılan araştırmaya göre, mayalı içecekler tüketmek hasta olduğunuz günlerin sayısını yüzde 55 oranında azaltıyor.

Karalahana, ıspanak, balkabağı, havuç: Bu gıdaların içerisindeki A vitamini mukus zarını nemli ve sağlıklı tutar, böylece mikroplar bu zarı geçemez. Bu nedenle sağlıklı olmak için düzenli olarak bu gıdaları tüketmelisiniz.

Eklem ve kas ağrılarını hafifletiyor

Yağlı balık: Somon ve sardalye gibi balıkların içindeki Omega-3 yağ asitleri tutulmuş olan dizlerinizin yeniden çalışmasına yardım eder. Geçtiğimiz günlerde araştırma ile omega-3’ün eklem ağrısını azalttığı tespit edildi.

Kiraz: Atletler antrenmandan sonraki kırgınlığı azaltmak için anti-inflamatuar özelliği olan kiraz suyunun çok faydalı olduğunu belirtiyorlar. Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, bir hafta boyunca günde iki kez 340 gram kiraz yiyen koşucuların koşudan sonda daha az ağrı duydukları belirlendi.

Alerjiye iyi geliyor

Kuruyemişler ve çekirdekler: Gözleriniz kaşınıyor ve sürekli hapşırıyor musunuz? Sincap gibi yapın ve kuruyemiş ile çekirdekleri depolayıp, saklayın. Badem, yer fıstığı ve ayçekirdeği E vitaminiyle doludur. Araştırmalar da E vitamininin alerjik tepkiyi azaltmaya yardımcı olduğunu gösteriyor. Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre, E vitamini açısından zengin gıdalarla beslenen insanlarda saman nezlesi görülme riski daha düşüktür. Yetişkinler için önerilen E vitamini günlük 15 miligramdır. Bunu da 60 gram kadar ayçekirdeği tüketerek karşılayabilirsiniz.

İdrar yolu enfeksiyonuyla savaşanlar

Maydanoz çayı: Araştırmacılar, maydanoz filizinin bazısı antibiyotiklere karşı direnç gösteren idrar yolu enfeksiyonuna yol açan mikroplara karşı antibakteriyal gücü olduğunu belirlediler. Biraz su kaynatın, 10 dakika boyunca bir demet maydonoz sapını demlenmeye bırakın ve sonra için. Bunu gün boyunca tekrarlayın.

Kızılcık suyu: Yapılan araştırmalara göre, kızılcık ya da yaban mersininin içinde bulunan “proanthocyanidins” isimli bileşenler bakterilerin mesane hücrelerine temasını ve enfeksiyon oluşmasını engelliyor. McGill Üniversitesi’nde yapılan araştırmada ise kızılcığın idrar yolu enfeksiyonuna yol açan bakterileri önlediği tespit edildi. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Sağlık

Mevsim geçişlerine dikkat, özellikle çocuk hastaların sayısı artıyor

Mevsim değişimlerinin yoğun olarak yaşandığı bahar aylarında özellikle çocuklar daha çabuk hastalanıyor. Yüksek ateş, halsizlik, öksürük gibi belirtilerle başlayan grip, çocuklarda en sık görülen hastalıkların başında geliyor. Peki çocuğunuz hastalanırsa neler yapmalısınız?

Bahar ve kış ayları, özellikle okul çocukları için hastalıklar açısından büyük risk taşıyor. Çocuklar üst solunum yolu enfeksiyonlarına daha sık yakalanıyor, grip çocuklar arasında zincirleme bir şekilde yayılmaya devam ediyor. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Erkan Uçlar, çocuklarda grip hastalığı hakkında bilgi verdi.

Grip  tedavi edilmezse, hızla ilerliyor

Grip, çocuklarda yetişkinlere benzer belirtiler göstermekle birlikte daha hızlı seyredebilir. Özellikle bağışıklık sistemi yetişkinlere göre daha zayıf olan çocuklarda, grip hızlı bir şekilde zatürre ve bronşite kadar ilerleyebilir. Yüksek ateş, karın ağrıları ve özellikle kusma çocuklarda daha şiddetli olmaktadır. Kusma nedeniyle vücuttaki sıvı kaybı da fazla olduğu için hastanede tedavi edilmesi gerekebilmektedir.

Çocuk iyileşmeden okula gönderilmemeli

Grip tanısı konulan bir çocukta 5 gün süren yüksek ateş olabilir. Özellikle ateşli döneminde çocuğu okula göndermemek ve izole bir şekilde bakımını sağlamak gerekmektedir. Yaklaşık 5 – 7 gün boyunca çocuklar evde sağlıklı beslenmeli ve doktorunun verdiği ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Bir hasta çocuğun tüm sınıfı olumsuz yönde etkileyeceği ve hasta edebileceği unutulmamalıdır.

Sık sık ateşi kontrol edilmeli

Grip tanısı konulan bir çocuğun ateşinin 5 gün sürmesi ve düşmemesi normal kabul edilmektedir. Ancak ateş 5 günden uzun sürüyorsa, çocukta genel durumu çok iyi değilse, solunum sıkıntısı, öksürük, nefes daralması, ciddi bir orta kulak ağrısı varsa o zaman tekrar hekime başvurulmalıdır.

Peki korunmak için neler yapmalısınız?

  • Evde grip olan bir kişi varsa o kişi sağlıklı olanlardan uzak durmalı
  • Ev sık sık havalandırılmalı
  • Eller düzenli olarak yıkanmalı
  • Başta havlu olmak üzere ortak eşya kullanımı kısıtlanmalı
  • Sıvı alımı artırılmalı
  • Koruyucu madde içermeyen besin grupları tüketilmeli
  • Çocuğunuz hastalanmadan testlerini yaptırın

Çocuğunuzun bağışıklığını güçlendirmelisiniz

Bir kez grip olan çocuk, mikrobu aldığı için bir daha kolay kolay hasta olmaz. Ancak yine de okulda sıra arkadaşının hasta olması çocuk için bir risktir. Bu tür durumlarda da özellikle sık hastalanan çocuklar için kapsamlı tetkiklerin yaptırılması ve bağışıklığının daha fazla güçlenmesi için doktor önerisiyle gerekli tedavinin başlatılması gereklidir. D vitamini eksikliğine bağlı olarak bağışıklık sistemi güçsüzse, doktor önerisiyle eksik olan kan düzeyine bakılarak, yaşa uygun bir şekilde D vitamini takviyesi yapılmalıdır.