Kategoriler
Teknoloji

Bu icatlar tesadüfen keşfedildi!

Bugüne kadar birçok icadın keşfedilmesi kimi zaman çok uzun yıllar alırken, kimileri de tesadüfen ya da bir kaza sonucu ortaya çıktı. Bazı bilim adamları, üzerinde çalıştığı maddeyi yanlışlıkla eve götürüp yemeğine bulaştırması sonucu ya da ormandaki bir otun yapışkan özelliğinden yararlanıp yeni bir madde icat etmişlerdir.

HowStuffWorks isimli internet sitesinde yer alan habere göre, işte ilginizi çekebilecek tesadüfen bulunmuş icatlar:

Penisilin

İskoç bakteriyolog Alexander Fleming, laboratuarındaki kaza sonucu penisilini keşfetti. Mucidin laboratuarı hep dağınık oluyordu. 1928 yılında 2 haftalık yolculuktan döndükten sonra, Fleming dağılmış çeşitli deneyleri düzenlerken ilginç bir mantar kolonisi keşfetti. Mantarlar “Staphylococcus aureus” bakterisi tarafından sarılmış kaplarda yetişmişlerdi. Fakat bu mantarlar, zararlı olmaya potansiyeli olan bakterileri yıkıyordu. Başka bir ifadeyle, mantarlar zararlı hücreleri yok ediyordu. Bunun önemini hemen kavrayan Fleming bir yıl sonra (1929’da) Penisilin adını verdiği keşfini duyurdu. Ancak Fleming’in bu keşfi tedavi için kullanılmadı. Yaklaşık 13 yıl sonra Howard Florey, Norman Heatley ve Andrew Moyer penisilininin geliştirilip etkili bir hale getirilmesini sağladılar.

Anestezi

Anestezinin gerçek kaşifi itiraz etmesine rağmen, anestezinin gelişimine ve kullanımına katkıda bulunanlar ise mucidin benzer tesadüfi gözlemden esinlendiklerini belirtiyorlar. Crawford Long, William Morton, Charles Jackson and Horace Wells gibi bazı bilim adamları bazı vakalarda eter ve azot oksitin(gülme gazı) insanlarda ağrıyı önlediğini fark ettiler.

1800’lü yıllarda, bu bileşenlerin hem eğlenme hem de  oyalanmak için solunması çok modaydı. Anestezinin kaşifleri, gülme partileri veya eter eğlencesi olarak isimlendirilen bu eğlencelere katılıp bu bileşenlerin insanların acıyı algılamalarını nasıl etkilediği konusunda çok şey öğrendiler.

Bu bileşenlerin tesadüfi keşfi acıyı önlemek için tıp alanında da kullanılmaya başladı. 1844 yılında Horace Wells bir sergiye katıldı ve bir katılımcının gülme gazının etkisinde bacağını yaralamasına şahit oldu. Bacağı kanayan adam Wells’e hiç acı hissetmediğini söyledi. Bu tesadüfi keşiften sonra Wells dişini çekerken bu bileşeni anestezik olarak kullandı.

Cırt cırt

Pıtrak (dulavratotu) bitkisini duydunuz mu? Elektrik mühendisi olan George de Mestral, İsviçre dağlarında köpeğiyle gezerken dulavratotunun köpeğin tüylerine ve elbiselerine yapıştığını görür. Mikroskopla bu iş nasıl oluyor diye inceleme yapar ve bitkinin üzerinde sayısız kanca görür. 1955 yılında, De Mestral kazara bulduğunu icadını mükemmelleştirmek için naylon üzerinde deneme yapmaya karar verir ve günümüzde kullandığımız cırt cırtı icat eder.

Kalp pili

Mühendis Wilson Greatbatch, 1958 yılında Cornell Üniversitesi’nde kalp seslerini kaydeden bir cihaz üzerinde çalışıyordu. Yaptığı cihazdan yanlış parçayı çıkaran Wilson gerekli enerjiyi cihaza verdiğinde, icadı normal bir kalpten daha doğru ve hatasız çalışmaya başlamıştı. Yeni cihazını 1960 yılında bir insanın kalbine yerleştirmeden önce hayvanlar üzerinde denedi ve ince ayarlarını yaptı.

Mikrodalga fırın

İkinci Dünya Savaşı sırasında bilim adamı olan Percy Spencer, Raytheon Şirketi’nde bir laboratuarı ziyaret etti. Bir cihazın önünde dururken ilginç bir şey fark etti. Spencer’ın cihazın yanındaki cebinde bulunan şeker yumuşamıştı, diğer cebindeki ise yumuşamamıştı. Bunu fark eden Spencer daha sonra mısır taneleri denedi ve onların patladığını gördü. Böylece 1945 yılında mikrodalga fırını keşfetmiş oldu.

Sakarin

İlk yapay tatlandırıcılardan biri olan sakarinin nasıl keşfedildiğini biliyor musunuz? John Hopkins üniversitesi’nde bulunan Ira Remsen Laboratuarı’nda çalışan Constantine Fahlberg bazı kimyasalları sentezlerken 1879 yılında tesadüfen buldu. Bilim adamı, farkında olmadan ellerinde kalan maddeyi evine getirdi. Evde yemek yerken, ekmeğine şeker eklememesine rağmen ekmeğin tadının biraz tatlı olduğu fark etti. Noktaları bir araya getiren Fahlberg, tatlılığın laboratuarında üzerinde çalıştığı maddeden geldiğini anladı. Bu ilginç, şekerli madde üzerinde daha fazla test yaptıktan sonra, Fahlberg kendi başına sakarinin patentini aldı.

Dinamit

İsveçli kimyager ve mühendis olan Alfred Nobel patlayıcılarla uğraşmanın işi olmayanlara göre olmadığını öğrendi. Nitrogliserini dengeleme çabalarında, Nobel ve laboratuvar çalışanları birkaç kaza geçirdi. Stockholm’deki bir patlamada Nobel’in küçük kardeşi ve birkaç kişi daha 1864 yılında öldü. Bu kaza onu patlayıcı maddeleri daha güvenilir bir şekilde saklamak için bir çözüm bulmaya sevketti. Nitrogliserinin kararsız olduğunu bilen Nobel, sürekli olarak patlayıcıları patlatmak ve depolamak için çeşitli yöntemleri test etti. Nitrogliserini taşırken kutulardan biri kazayla kırıldı, sızıntı oldu. Kizelgur isimli toprağın sıvıyı mükemmel bir şekilde absorbe ettiğini fark etti. Kizelgur toz haline getirilip nitrogliserinle karıştırılınca kazara patlaması önleniyordu. 1867 yılında dinamitin patentini aldı.

Mısır gevreği

Dini bir grubun üyeleri vejetaryen beslenme için buğday, yulaf, pirinç ve mısır gibi pek çok tahılla denemeler yapmışlar ve mısır, şeker ve vitaminlerin kombinasyonu ile mısır gevreğinin ilk temellerini atmışlardı. 1894 yılında Dr. John Harvey Kellogg, bu karışımı Michigan’daki bir sanatoryumda, sıkı bir vejetaryen rejim uyguladıkları hastalara da verdiler. Bu mısır karışımının mısır gevreği haline gelmesi ise Dr. Kellogg ve ağabeyi Will Keith Kellogg’un sanatoryumda bir presleme işlemi sırasında, pişirdikleri mısırın yanlışlıkla preslenmesi sonucu oldu. Bu yeni şeklin tutacağını düşünen Kellogg kardeşler küçük bir bütçe ile üretime geçmeye, mısır hamurunu silindirlerden geçirip kurutarak gevrek haline getirmeye karar vermişler.

14 Nisan 1894 tarihinde ilk üretimi gerçekleştirip hastalarına vermeye başlamışlar ve 31 Mayısta “Granose” ismi ile ürünün patentini almışlar. Şeker ve süt ile karıştırılan bu gevrek hastalar arasında çok popüler olmuş. Bunun üzerine Kellogg kardeşler diğer tahıllarla da aynı sistemi denemeye başlamışlar. 1906 yılında Kellogg firmasını kurarak ürünü pazarlamaya başladılar. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Yaşam

Diş macunu, göz makyajı ve daha birçok şaşırtıcı Eski Mısır icadı

Binlerce yıl önce eski Mısırlılar dünyada bilinen en gelişmiş medeniyet olarak görülüyordu. Hayatlarını kolaylaştırmak ve sağlıklarını korumak amacıyla diş macunu, takvim ve saban gibi birçok yeniliğe öncülük ettiler.

Güzelliklerine de önem veren eski Mısırlılar, eğitime, kültürel yaşama ve sağlığa dair birçok alanda yeni buluşlar gerçekleştirdi. HowStuffWorks isimli internet sitesinde yer alan habere göre, Mısırlı kadınlar süslü mücevherler ve peruklar kullanırken, erkekler ise spor olarak boks, eskrim ve güreş yapıyorlardı. Çocuklar ise masa oyunları, bebekler ve diğer oyuncaklarla oynuyorlardı. Aynı zamanda bu toplum modadan tarıma kadar birçok alanda yeni keşifler yapmıştır.

İşte ilginç 10 Mısır icadı:

Göz makyajı

İnsanlık tarihindeki önemli bir buluş olan tekerlek ve ateşle aynı kategoride sınıflandırılmasa da keşfedildiği M.Ö. 4000 yılından beri göz makyajının asla modası geçmedi.

Yazılı dil

Hikaye anlatmak için çizim kullanımı yeni değildir. Fransa ve İspanya’da mağara resimleri bulundu. Fakat çizgiler ve boyamalar binlerce yıllık ilk yazılı dili içermiyor. İlk yazma sistemleri Mısır ve Mezopotamya’da görüldü. Mısır yazı sistemi piktogramlarla başladı. Bunlar bir nesneyi resimle anlatmaya dayanan sembollerdi, fakat bunun sınırları vardı. Zamanla Mısırlılar yazma sistemine alfabetik karakterler eklediler. Bugün herkes hiyeroglifleri Mısırlıların oluşturduğunu bilir.

Papirüs

Çinliler’in M.Ö. 140 yılında kağıdın keşfiyle dünyayı değiştirdiği düşünülse de Mısırlılar binlerce yıl önce papirüs bitkisinden önemli bir madde geliştirdiler. Bu sağlam ve saza benzeyen bitki Nil kenarındaki bataklık alanlarda yetişiyordu.

Takvim

Çoğumuz takvim olmazsa hastane randevularını ya da önemli görüşmeleri hatırlamakta zorlanırdık. Fakat eski Mısır’da takvim kıtlıkla ziyafet arasındaki fark anlamına geliyordu. Takvim olmadan eski Mısırlılar Nil’in ne zaman taşıp sele yol açacağını bilemezdi. Bu bilgi olmadan ise tüm tarım sistemleri riske girerdi.

Saban

Mısırlılar ve Sümerler M.Ö 4000 yıllarında sabanı kullanan ilk toplumlar olarak biliniyor. Duvar boyalarında dört adamın tarlada birlikte sabanla çalıştıkları açıkça görülüyor.

Naneli şeker

Sarımsak ya da soğan yedikten sonra ağız kokusu büyük bir sorundur. Bundan kurtulmak için ya naneli sakız çiğneriz ya da naneli şeker atarız ağzımıza. Peki naneli şekeri kimin bulduğunu biliyor musunuz? Günümüzde olduğu gibi eski Mısır’da da ağız kokusu kötü diş bakımının belirtisi olarak görülüyordu. Fakat bizim gibi onlar diş çürüğüne yol açan şekerli içecekler ve yiyecekler tüketmiyordu. Ekmek yapmak için un öğütmede kullanılan taşlar çok fazla kum çıkmasına yol açıyordu ve bu da ekmeklerine giriyordu. Bunlar da dişleri enfeksiyona açık hale getiriyordu. Mısırlıların tıp sorunları için birçok uzmanı vardı. Fakat dişlerini ve dişetlerinin bozulmasını durdurmak için dişhekimleri veya cerrahları yoktu. Tütsü, sarı sakız (mür) ve tarçının balla kaynatılıp hap şekli verilerek oluşturulmuş naneyi keşfettiler.

Bowling

İngiliz antropolog Flinders Petrie, arkeolog ekibiyle birlikte, 1930 yılında Mısır’da yaptığı çalışmalarda bowlinge benzer bir oyunun oynandığına dair kanıtlar bulmuştur. Burada yaklaşık 4 metre uzunluğunda, 20 santimetre genişliğinde ve 10 santimetre derinliğinde bir kanal ile çeşitli büyüklüklerde toplar bulundu.

Saç ve sakal traşı

Belki Mısırlılar saçlar konusunda titizlenen ilk eski insanlardır. Saçın temiz olmadığını düşünüp saçlarını kısa keserlerdi ya da her gün traş olurlardı. Rahipler de üç günde bir tüm vücutlarını traş ederdi. Mısırlılar ilk traş aletlerini keşfettiler. Aynı zamanda berberlik mesleğini de bulmuş oldular.

Kapı kilidi

İlk kapı kilidi M.Ö 4000 yılında eski Mısırlılar tarafından bulunmuştur. Bu temel olarak çivili mandal kilidiydi. Kapı anahtarın girmesiyle yönlendirilebilen çivilerle bağlantılıydı. Anahtar yerine yerleşince çiviler kayıyordu ve kapı açılıyordu. Mısır kilitleri Romalılar tarafından yapılan teknolojiden daha güvenilirdi.

Diş macunu

Daha önce bahsettiğimiz gibi ekmekleri kumluydu ve bu durum dişlerin zarar görmesine yol açıyordu. Dişhekimleri olmamasına rağmen dişlerini temiz tutmak için çaba harcıyorlardı. Arkeologlar mumyaların yanında kürdanlar buldular. Bunun yanı sıra Mısırlılar diş macunu formunda bir buluş geliştirdiler. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Teknoloji

İcat edildiler, hayatımızın vazgeçilmezi oldular

Hayatınızda olmazsa yaşamınızı sürdürmenizin zorlaşacağı, en çok ihtiyacınız olan icatların ne olduğunu düşündünüz mü hiç? Soruyu cevaplamadan, evde ya da işyerinde geçirdiğiniz bir günü hayal edin.

Saatinizin alarmı bu sabah sizi uyandırdı mı? Duş aldınız mı ya da dişlerinizi fırçaladınız mı? Buzdolabından birşeyler içtiniz mi? Sobanız ya da klimanız rahat etmeniz için odanızı ısıttı ya da serinletti mi? Çamaşır makinenizin yıkadığı mis gibi kokan elbisenizi giydiniz mi?

Modern yaşamın hızlı koşuşturmasına rağmen, bu aletler bilim insanlarının çabaları sonucu icat edildi. Tüm bu cihazların arkasında yatan bir hikaye bulunuyor.

İşte hayatımızın vazgeçilmezi olan 10 icat:

SAAT

İster dijital, ister analog saati tercih edin, sınıfınızın duvarında, ofisinizde masada, bankada, hastanede ya da işe, okula giderken duvarda mutlaka bir saatle karşılaşırsınız. Eğer bunlar yetmezse, arabanızda, DVD oynatıcılarda, uydu cihazlarında, televizyonlarda, mikrodalga fırında, kahve makinesinde ve fırınlarda da saat görebilirsiniz. Zaman her yerde karşınıza çıkıyor. İlk saat toprağa kısmen gömülü bir çubuk parçasıydı. Güneş gökyüzünde dönüşünü tamamlarken çubuğun gölgesinin mesafesi ölçülebilir artışlar şeklinde hareket ediyordu. Bu zamanı söylemenin akıllı bir yoluydu. Güneş büyük bir göstergeydi, ancak sistem gece ya da hava bulutlu olduğunda çalışmıyordu. Diğer problem ise günün uzunluğu yıl boyunca değişiyordu, zamanı belirlemek zor oluyordu. İkinci yüzyılda, Yunanlı bir gökbilimci, eğik nesneleri dünyanın eksenine paralel yerleştirmenin mevsime bakmaksızın tutarlı artış ölçümleri sağladığını anladı. Bu zaman ölçümlerini standartlaştırıyordu. Güneş olmadığında ise genellikle mumlar kullanıldı. 14. yüzyılın başlarında mekanik saat sahneye çıktı. Hiç kimse bu saati kimin icat ettiğini bilmiyor. Dünya değişmeye başlıyordu. Daha hızlı bir koşuşturma vardı ve insanlar işlerini organize etmek için saati kullanıyorlardı.

TUVALET

Tesisat sisteminin Mezopotamya’ya gelişi M.Ö 2500 yıllarında oldu. Bu Romalılar’ın uyguladığı geniş tesisat planıydı. Orta Çağ’a kadar, Avrupalılar çöplerini pencereden dışarıya atıyorlardı ve her evde oturak bulunuyordu. Londra caddelerindeki kuvvetli pis koku korkunçtu ve etkili bir kolera salgınından sonra, kapsamlı bir kanalizasyon sistemi yapılması öncelik kazandı. Sonra alaturka tuvalet sistemi geldi. İlk kez sifonu bulan ise John Harrington idi. Thomas Twyford ise, 1885 yılında ilk seramik ve sifonlu tuvaleti icat eden kişi oldu.

BUZDOLABI

Buzdolabınız olmasaydı içeceğiniz için buzunuz olmayacak ve yiyecekleri taze tutamayacaktınız. Yumurta, süt, peynir, et ve yağ gibi birçok temel yiyecek maddesini az miktarlarda almak zorunda kalacaktınız. Modern buzdolaplarının babası, Carl von Linde, doğrudan buzdolabını icat etmedi. Borulardaki gazın yoğunlaşarak sıvı hale geçmesini sağlayan bir süreç geliştirdi. Bu sürecin ilginç bir yan etkisi vardı: sistem ısıyı emiyordu. Yiyecekleri korumak için geliştirilen ilk buzdolabı 1911 yılında yapıldı. Daha pratik, bağımsız olan model ise 1923 yılında Frigidaire tarafından toplu üretimi yapıldı.

ÇAMAŞIR MAKİNESİ

İnsanlar çamaşırlarını yıkamak için değişik yollar buldular. Romalılar’ın yaptığı gibi çamaşırlarını nehirde bir taşın üzerinde döven kadınları görmüşsünüzdür. Birkaç yüz yıl sonra, taşın yerini çamaşırları fırçalamak için geliştirilen tahtalar aldı. Fakat, süreç halen yavaş ve yorucuydu. Çalkalama makinesi geliştirildiğinde, her şey değişmeye başlamıştı. Bu pedallar ya da dingiller, kirli çamaşırlarla birlikte su borularının içine asıldı. Ve sonra elle ileri geri çevrildi. Bu kas gücü gerektiriyordu. Fakat, süreç bugün çamaşırları temizlemede kullandığımız sisteme benziyor. 1908 yılında, Alva J. Fisher modern çamaşır makinesini icat etti. “Thor” ismi verilen makine, elektrik motoruyla çalışan ilk çamaşır makinesiydi. Modern çamaşır makineleri ikili tambur sistemini kullanıyor. Dış tambur suyu makinenin içinde tutarken, iç tambur çamaşırları çalkalayıcının yakınında tutuyor. Yıkama başladığında, iç tambur dönüyor, yüzlerce delik sayesinde suyu akıtıyor. Son turda, çamaşır makinesinin iç tamburu yaklaşık saatte 130 kilometre hızla dönüyor.

TELEFON

Bundan 150 yıl kadar önce Alexander Graham Bell, telefonun icadına inanmasına rağmen, İtalyan göçmen Antonio Meucci bu onuru hak etti. Meucci, icat ettiği ”konuşan telgraf”a patent almak için gerekli parayı bulamadı, kendisiyle aynı laboratuarı kullanan Graham Bell kendi telefon versiyonu için 1876 yılında patent aldı. Günümüzde ise cep telefonları sabit hatlı telefonların yerini çok hızlı almakla kalmadı, barındırdığı özellikleriyle elimizden düşüremediğimiz bir cihaz halini aldı.

SES KAYIT CİHAZI

MP3 çalarınız, cebinize girebilecek kadar küçük, taşınabilir müzik makinesidir. Bu cihazda binlerce şarkı saklayabilir ve istediğinizde dinleyebilrsiniz. Basit bir klikle seçimlerinizi değiştirebilir, ruh halinize göre istediğiniz şarkıyı dinlersiniz. İlk gramafonda silindir şeklinde taş plaklar kullanılıyordu. Gramofonun tarihi 1877’de Edison’un keşfettiği aletle başlar. Bu aletle bir diyafram, iğne ve iğnenin üzerinde gezdiği kalay yaprağı kullanıldı. Kaydetme ve dinleme işleri için iki ayrı sistem vardı. Bu zamana kadar fonoğraf olarak adlandırılan alet, 1885’te telefonun kaşifi Bell’in kaydetmede balmumu kullanarak geliştirdiği makina ile birlikte gramafon adını aldı. MP3 çalarınız ise, hard disk ve müzikleri depolamak için karmaşık sıkıştırılmış dosyalar kullanıyor. Dijital ses kayıt cihazları ise daha karmaşık kayıt yöntemleri kullanıyorlar.

TELEVİZYON

Televizyon fikri 19. yüzyılın sonlarında doğdu. Başlangıcından aydaki ilk yürüyüşün televizyonda gösterilmesine kadar 90 yıl geçti. Televizyondan önce, insanlar haberleri ve eğlence programlarını dinlemek için radyo kullanıyordu. Bundan önce ise, gazetelere ve arkadaşların, komşuların bilgilerine güveniyorlardı. 2. Dünya savaşının sonunda ilginç ve önemli bir gelişme olarak televizyon ortaya çıktı. Dünyada bugün 1,5 milyardan fazla televizyon alıcısı var ve bu sayı her geçen gün artıyor. Yeni televizyon teknolojileri birbirleriyle yarışıyor.

KLİMA

Sıcak hava dalgasının ortasında, klimanızın olması harikadır. Willis Carrier, içerdeki havayı serinletme yöntemini icat etmeden önce, sıcak havada rahat etmek çok zordu. Güzel, soğuk bir içecek yardımcı olabilir ve ancak ısı kontrollü bir evin yerini tutamaz. 1902 yılında, bir basım fabrikasındaki işlem kontrolünü geliştirmek için tasarlanan icadı sadece sıcaklığı kontrol etmekle kalmıyor aynı zamanda nemide kontrol ediyordu. Düşük ısı ve nem uygun kâğıt ölçülerini yakalamayı ve mürekkep hizalamasını sağlayacaktı.Daha sonra Carrier’in teknolojisi, işyerlerindeki verimliliği arttırmak için kullanıldı. 1906 yılında patent aldıktan sonra ticari cihaz olarak satıldı. Ancak ev tipi klimalar 1928 yılında piyasaya çıktı.

MİKRODALGA FIRIN

Evlerde kullanılan mikrodalga fırın 1967 yılında piyasa çıktığında, yemekler birkaç dakika içinde hazırlanmaya başlandı. Ortalama düzeydeki bir mikrodalga fırın, eti geleneksel fırınlardan 6 kat daha hızlı pişiriyor. Mutfakta geçireceğiniz zaman azalıyor. Mikrodalgalar, 2. Dünya Savaşı’nda radar keşfi için kullanıldı, bu dalgaların fırınlarda uygulanması şans eseri 1940’ların ortasında oldu. Percy LeBaron Spencer’ın mikrodalgaların mutfakta kullanım potansiyelini, cebindeki çikolatalı fıstıklı gofreti erimiş halde bulduğunda keşfettiği söylenir; mikrodalga yayan ve magnetron adı verilen bir aygıtın önünden az önce geçen bilimadamı çikolatayı eriten şeyin o olup olmadığını araştırmaya karar verdi. 1946 yılında Boston’daki bir restorana mikrodalga fırının ilk prototipini yerleştirdi. Prototip başarılı olunca, Raytheon firması ilk ticari mikrodalga fırınını Radarange adıyla 1967 yılında üretti.

BİLGİSAYAR

Avrupa’da modern bilgisayarların başlangıç çalışmalarını yapan matematikçi, İngiliz bilim adamı Charles Babbage, 1840 yılında mekanik “Analitik Makine”yi tasarlamıştı. 2. Dünya savaşında Amerikan ordusu tarafından kullanılan bilgisayar yaklaşık 16,7 metre uzunluğunda, 2,4 metre yüksekliğindeydi. Bu elektronik bilgisayarlar vakum lambası teknolojisini kullanıyordu ve çok büyük pahalıydı. Transistörlerin ve entegre devrelerin kullanımıyla elektronik bilgisayarların daha da küçüldü. 1977 yılında, Apple II kişisel bilgisayar piyasaya çıktı ve bunu birkaç yıl sonra IBM PC takip etti. 30 yıl içinde bilgisayarlar, iş dünyası, eğlence ve dünya ileşitimi yolunda tamamıyla değiştirildi. (Vasfiye Özcanbaz)