Kategoriler
Sağlık

Uyuz salgınına dikkat edin!

Bu aralar yaygın olarak görülen ve vücutta yaygın kaşıntıya neden olan uyuz hastalığına dikkat etmelisiniz. hastalıktan korunmak için ellerinizi sık yıkayın.

Kış aylarında ve özellikle toplu taşıma, yurt ve bakım evleri gibi kalabalık yerlerde daha çok rastlanan uyuz hastalığının cinsiyet ayrımı yapmadığını belirten Deri Hastalıkları Uzmanı Dr. Kübra Esen Salman, hastalıktan korunmanın en önemli yolunun ellerin sık yıkanması olduğunu vurguladı.

İnsandan insana yakın temasla bulaşan uyuz hastalığı aile içinde birkaç kişiye birden yayılabilir. Ayrıca cinsel ilişki ile de bulaşabilir. El sıkışması gibi kısa süreli temaslarda kolayca bulaşmasa da uzun süreli temaslardan kaçınılmalı.

Banyodan sonra kaşıntınız artıyorsa dikkat!

Parazitin kişiye geçtikten sonra 3-6 hafta arasında şikayet oluşturmaya başladığını söyleyen Dr. Kübra Esen Salman, “Özellikle geceleri artan, sıcak banyo ve duş ile şiddetlenen kaşıntı en önemli klinik bulgusudur. El parmak araları, el bileğinin iç yüzü, koltuk altları, kulak arkaları, bel bölgesi, ayak bilekleri, ayaklar, kalçalar, kadınlarda meme uçları ve erkeklerde genital bölge kaşıntının görülebileceği vücut bölgeleridir” diye konuştu.

Ellerinizi sık yıkayın

Uyuz hastalığından korunmanın en iyi yolu elleri sık sık yıkamaktır. Tekstil ürünleri, nevresimler yıkanmadan kullanılmamalı, uyuz hastalığı bulunan kişilerle temastan kaçınılmalı, bu kişilerin eşyaları başkaları tarafından kullanılmamalı, tüm eşyaları kaynar suyla yıkanmalı ve yakın çevrede uyuz varsa temasta olan kimselerin şikâyeti olmasa bile tedavi olması gerekli.

Kategoriler
Otomobil

Karda otomobil sürerken asla yapmamanız gerekenler!

Kışın etkisini göstermesiyle karda otomobil kullanmak daha fazla dikkat ve özen gerektirir. Peki karda asla yapmamanız gereken hataları biliyor musunuz?

Sabah uyandınız ve her taraf karla kaplı olduğunu gördüğünüzde yola çıkmaya korkuyorsanız haberimizi dikkatlice okumalısınız. HowStuffWorks isimli sitede yer alan habere göre, karda hızlı gitmek ya da öndeki araca çok yaklaşmak gibi hatalar kaza yapmanıza neden olur. 

İşte karda otomobil kullanırken yapmamanız gereken hatalar:

Çok hızlı gitmek

Ara sokaklardan ana caddeye ya da otoyola çıkan sürücüler, her zamanki yüksek hızlarında araç kullanmanın iyi olduğunu düşünse de bu yanlış.

Arabanız kaymaya başladığında her saniye önemlidir. Çok hızlı sürme, tepki vermek zorunda olduğunuz süreyi kısaltır ve çarpışmanın şiddetini arttırır. Ayrıca buzlu veya karlı asfaltta fren yapmak kuru asfaltta olduğundan 4 ila 10 kat daha uzun sürer.

Karla karışık yağmur ve kar yağmaya başladığında hızınızı azaltmalısınız. Kar yağarken yol koşullarına ve aracınızın nasıl tepki verdiğine dikkat etmelisiniz. 

Ani fren yapmak

Tekerleklerin kaymaya başladığını hissettiğinizde, panik yapmak ve frene basmak normal olsa da yapmayın. Frene basmak aracınızı kontrol etme yeteneğinizi ortadan kaldırarak lastiklerinizin çekişini yok eder. 

Tekerlekleriniz kilitlendiğinde, fren yapmak durumu değiştirmez. Kaymaya başladığınızı hissettiğinizde yapmanız gereken şey, otomobilin kendi kendine yavaşlamasını sağlamaktır. Hareket eden bir lastik, hala bir çekiş gücü olduğu anlamına gelir; bu, kendinizi çarpışmadan uzaklaştırmanız için gereken şeydir.

Fren yapmanız gerekiyorsa ve aracınızda ABS varsa, sabit ve eşit basınca sahip fren uygulayın. Arabanızda ABS yoksa, arka arkaya çabuk fren yaparak yavaşlayın. Karla kaplı köşelerden dönerken dönüşe yaklaşırken sabit frenlemeye başlayın. Köşeye girdikten sonra frenleri gevşetin ve aracın kalan çekişini dönüş boyunca yönlendirmek için kullanın.

Takip mesafesine uymamak

Karda otomobil sürmek konusunda deneyimsiz olanlar, önündeki aracı çok yakından takip eder. Ancak bir sorun olduğunda ve aniden yavaşlamanız gerekiyorsa, yakın mesafede olmak tepki sürenizi kısaltır.

Kar yağdığında önünüzdeki otomobille arasındaki normal mesafenizi ikiye katlamalısınız ya da daha dikkatli olmak istiyorsanız üçe katlayın, kendinize en az altı saniyelik fren mesafesi bırakın. 

Hazırlıklı olmamak

Pek çok sürücü kışın ilk karında kendilerini hazır hisseder. Aslında, yolda en tehlikeli zaman ilk kar fırtınasından sonraki gündür. Sürücüler, otomobillerini kar için henüz hazırlamamış ve muhtemelen önceki yıldan akıllarındaki karda sürüş tekniklerini unutmuşlardır.

Aracınızı kışa hazırlamak için kar lastiği takmalısınız. Antifriz seviyenizi ve batarya gücünüzü kontrol edin, buz çözücü ve arka cam buğu çözücü cihazınızın çalıştığından emin olun.

Dört çekerin yeterli olduğunu düşünmek

Dört çekişli araçlar genellikle karlı ve buzlu sürüş koşullarında daha iyi performans gösterse de, teknoloji sürücülere yanlış bir güven hissi vererek geri tepebilir.

Dört tekerlekten çekiş, otomobilin dört lastiğinin her birine belirli miktarda gerekli torku göndermek için kullanılır ve karlı yollarda ileriye doğru ilerlemesini sağlar. Ancak bu, karda en yüksek hızda gidebileceğiniz ve hızlı bir şekilde durdurabileceğiniz anlamına gelmez. Bazı zor şartların üstesinden gelmenize yardımcı olsa da sizi Super SUV yapmaz. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Soru-Cevap

Köpek balıkları kanın kokusunu gerçekten alır mı?

Bugüne kadar çekilen tüm filmlerde köpek balıklarının kan kokusunu kilometrelerce öteden aldığını izledik. Peki bu doğru mu yoksa köpekbalıkları hep yanlış mı anlaşıldı?

Köpek balıkları ile ilgili yapılan filmlerde, parmağınızdan akan kan kokusunun tuzlu suya karışmasının ardından saniyeler sonra köpek balığı harekete geçer ve sizi bulur. Ancak gerçek hayatta hassas hücrelere ve geniş bir burun soğanına sahip köpek balıkları, suda az miktardaki kanı tespit edebilse bu durum doğaüstü bir seviyeye ulaşmıyor. Reader’s Digest’ta yer alan habere göre, bugüne kadar köpek balıkları yanlış tanındı. İnsan faaliyetleri nedeniyle birçok köpekbalığı türünün tehlike altında olduğu bugünlerde, gerçekleri çok geç olmadan anlamalıyız.

Köpek balıkları insanlar için ne anlama geliyor?

Filmlerde koklama kabiliyetlerinin boyutu genellikle abartılı olsa da, köpek balıkları okyanusta kan kokusunu alabilir. Deniz biyoloğu ve Okyanus Koruma Derneği Başkanı Maddalena Bearzi, çoğu köpek balığının ölü ya da yaralı avları tespit etmede kullandıkları keskin koku alma duyusuna sahip olduğunu söyledi. Köpek balıklarının burun kısmının alt tarafında yer alan özel ve hassas hücreler, yalnızca koklamak için kullanılır. Bu hassas hücreler ve geniş burun soğanı sayesinde, köpek balıkları suda bulunan küçük miktarlardaki spesifik kimyasalları bile tespit edebiliyorlar. Ancak bu köpek balıklarının okyanusun her yerindeki kanı koklayabildikleri anlamına gelmiyor. 

Kanın kokusunu ne kadar uzaktan alır?

Çoğu insan izledikleri köpek balığı filmleri nedeniyle köpek balıklarının okyanusta yaklaşık 1 kilometre uzaktaki bir damla kan kokusunu bile alabileceğine inanır. Ancak gerçekte, köpek balıklarıyla ilgili büyüleyici ve güven verici gerçeklerden biri, okyanus üzerinde kanı koklayamamasıdır. Tüm köpek balığı türleri farklı olsa da, bazıları kimyasallara bağlı olarak yüzme havuzundaki sadece bir damla kanı koklayabiliyor. Yani okyanusa sızan bir damla kanı koklaması için balığın yakın bir mesafede olması gerekir. Köpek balıkları kanın kokusunu çok uzaklardan alamasa da kokuyla temas ettikten sonra kanın kaynağını bulmada çok iyiler. 

İnsan kanının kokusunu bulur mu?

Dünyada yüzlerce köpek balığı türü olsa da sadece bir avuç köpek balığı insanlar için tehlikeli olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, bizim değil köpek balıklarının insanlardan daha fazla korkması gerekir. Şaşırtıcı bir şekilde, insanlar köpek balıkları için daha ölümcül bir türdür. Köpek balıkları her yıl 20’den az insan öldürürken, insanlar ise avlanma faaliyetleriyle yaklaşık 20 ila 100 milyon köpek balığı öldürmektedir. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Sağlık

Fazla kahve, miyom riskini artırıyor

Kadınlarda sık karşılaşılan iyi huylu tümörler olan miyomların görülme riski, günde 3 fincandan fazla kahve içenler kadınlarda artıyor.

Kadınlarda sık görülen sağlık problemlerinden biri, sinsi ilerleyen ve yaşla birlikte artan miyomlardır. Araştırmalara göre, kafein kullanımının miyom oluşumunu tetiklediğini ortaya çıktı. Günde 3 fincandan fazla kahve içen 35 yaş altı kadınlarda miyom riskinin daha yüksek olduğunu belirten Prof. Dr. Murat Dede, “Miyomlar hamilelik döneminde yerleşim yerine bağlı olarak erken doğum riskini artırabilir ve gebeliği olumsuz yönde etkileyebilir” dedi ve şunları açıkladı.

Rahmin kas tabakasından gelişen ve genellikle iyi huylu seyreden tümörler olan miyomların büyük bir kısmının belirti vermez, doktora gidildiğinde veya tetkikler esnasında tesadüfen fark edilir. Miyomların başlıca belirtileri arasında kadının adet döngüsünde olağan dışı değişiklikler, kasık bölgesinde basınç hissi, bağırsaklarla ilgili huzursuzluklar, idrar yapmada zorlanma, sık idrara çıkma ya da idrar kaçırma, sırt ve bel ağrısı, ağrılı cinsel ilişki, çarpıntı, halsizlik gibi anemi belirtileri yer alır.

Kahve miyoma neden olabilir

Miyom ameliyatı olan hastalarda miyomların tekrar etme olasılığının yüzde 10’lara yakın. Bu hastaların 10 yıllık takipleri sonucunda, yüzde 45’inin rahim ameliyatına girdiği dikkat çekiyor. Miyomlarda risk faktörleri: 

  • Yaş (+40)
  • Erken yaşta adet görmek (10 yaş)
  • Aile öyküsü
  • Obezite, hipertansiyon
  • Daha önce doğum yapmamış olmak
  • Geç yaşta ilk doğumunu yapmak
  • Kahve tüketimi
Kategoriler
Yaşam

Güzel görünen cildin sırrı karpuz ve domates

Likopen kaynağı domates ve karpuz, cildin daha güzel görünmesini sağlamasının yanında cildin kızarmasını, vücudun susuz kalmasını engeller. 

Yaz aylarında güneşten kaçmak yerine gerekli gıdaları tüketerek vücudun ihtiyacı olan güneş ışınlarından faydalanmalısınız. Beslenmenize dikkat ederek güneşin zararlı etkilerinden cildimizi koruyabileceğinizi söyleyen Diyetisyen Sibel Mumcu, gıdalarda bulunan karotenoidlerin, özellikle beta karoten ve likopenin cildi korumada çok etkili olduğunu ifade ederek şu açıklamalarda bulundu.

Havuç, kayısı, domates, biber, kavun, ıspanak, maydanoz, asma yaprağı, dereotu gibi sebze ve meyveler beta-karoten içerir. Likopenler ise, meyve ve sebzelere pembe-kırmızı rengi veren pigmentlerdir. Domates, karpuz, çilek, greyfurtta bolca bulunur. Domates likopen kaynağıdır; cildin daha güzel görünmesini sağlar. Karpuz da domates gibi likopen içerir; cildin kızarmasını, vücudun susuz kalmasını engeller. 

Koyu yeşil sebzeleri unutmayın 

Brokoli gibi sebzeler ile fesleğen, biberiye, adaçayı, maydanoz gibi taze otlar da serbest radikallere karşı savaşan ve cildi koruyan antioksidanlar açısından zengindir.  Bunlar antioksidanların kaynağıdır ve cildi güneşin zararlarından korur. Somon, ceviz, keten tohumu, zeytinyağı, koyu yeşil sebzeler gibi Omega-3 kaynağı gıdalar cildin parlak ve gergin olmasını sağlar, hücre zarını güçlendirir, cildin daha genç görünmesini sağlar.

Kuruyemiş, et, balık yaşlanma karşıtı

E vitamini kaynağı olan bitkisel yağların çoğu, ceviz, fındık-fıstık, tohumlar, et, balık, yeşil yapraklı sebzeler, ıspanak, kuşkonmaz, elma, yumurta ve tahıllardır ile çilek, kivi, portakal ve diğer turunçgiller, sarı, yeşil ve kırmızı biberler, koyu yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, domates, bezelye ve maydanoz gibi C vitamini kaynağı gıdalar, güneşe ve yaşlanmaya karşı cildi korur.

Cilt kuruluğunu su ile önleyin 

Suyun vücudu ve cildi zararlı maddelerden arındıran en önemli sıvı olduğunu hatırlatan Sibel Mumcu, su cildin beslenmesini sağlar, gerginleştirir ve kurumasını önler. Her gün 2-2,5 litre suya ihtiyacımız vardır. Güneşe fazla maruz kalındığında, bol su tüketmek önemlidir” dedi.

Kategoriler
Yaşam

Antidepresan yerine bitter çikolatayı deneyin

Kalp hastalığı riskini azaltmaktan cildinizi güneşten korumaya kadar birçok faydası bulunan bitter çikolatanın artık antidepresan görevi de gördüğü belirlendi.

Bugüne kadar yapılan araştırmalarda bitter çikolatanın kalp hastalıklarını azalttığı, cildinizi güneşten koruduğu tespit edilmişti. Artık bu listeye bitter çikolatanın depresyonu hafifletmesi de eklendi. “The Journal Depression and Anxiety” isimli dergide yayınlanan ve Londra Üniversitesi liderliğinde yürütülen araştırmada, farklı çikolata türlerinin depresyonla ilişkili olup olmadığı incelendi ve bitter çikolatanın depresyonu hafifletmeye yardımcı olduğu tespit edildi.

Calgary Üniversitesi ve Kanada Alberta Sağlık Hizmetleri’nde görevli bilim adamlarıyla işbirliği yapan araştırmacılar, yaklaşık 13 bin 626 yetişkinin verilerini değerlendirerek katılımcıların çikolata tüketimini incelediler. Sonuçlara göre, 2 gün bitter çikolata tüketenlerde depresyon belirtilerinin hiç çikolata tüketmeyenlere göre yüzde 70 daha az olduğu görüldü. Bununla birlikte, sütlü çikolata tüketimi ile depresyon arasında anlamlı bir bağlantı bulunamadı. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Yaşam

Yaz ishalinden korunmak için bunlara dikkat!

Yaz aylarında kaynağını bilmediğiniz suları ya da açıkta satılan gıdalara karşı dikkatli olun. Ciddi sıvı kaybına yol açan ishale karşı bazı önlemler almalısınız.

Yaz aylarında havanın ısınmasıyla su ihtiyacınız artar. Ancak kaynağı belirli olmayan su, soğuk ortamda muhafaza edilmeyen gıdaların tüketilmesi sonucu çevreden bakteri ve virüs bulaşması kolaylaşır. Bu durum özellikle yaz ishaline neden olur. Liv Hospital Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Öğr. Gör. Ekrem Aslan, yaz aylarında ishalden korunmanın püf noktalarını anlattı.

Bakteriler ve virüsler ishal yapan nedenler arasında ilk sırayı alır. En önemli ve yaygın olanı ise virüslere bağlı olan ishallerdir. Ayrıca çeşitli ilaçlar, antibiyotikler, bazı mide ve bağırsak hastalıkları, bazı hormonal hastalıklar, aşırı stres-heyecan, seyahatler, yeme-içme alışkanlığında değişme, yüzmek için girilen kıyı suları, dere ve göllerde yutulan sular da ishale sebep olabilir.

İshalin belirtileri neler?

Bir günde üçten fazla cıvık-şekilsiz veya su kıvamında dışkı, bulantı, karın ağrısı, ateş, dışkıda kan ve/veya mukuslu görüntü, dışkının yapıldığı halde tam rahatlayamama hissi, fazla su kaybına bağlı olarak susuzluk hissi ve ağız kuruması, baş dönmesi, göz kararması, cildin kuruması, gözlerin çökük gibi görünmesi gibi belirtileri olabilir. Daha ciddi vakalarda böbreklerin bozulmasına bağlı idrar çıkaramama, kalp yetmezliği ve şuur kaybı olabilir.

Tedaviye hemen başlanmalı

Yaz ishalinin tedavisinde başlangıç olarak meyve sebze yemeyi kesmek ve kaybedilen sıvı miktarını takip edip mümkün olduğunca su, ayran, maden suyu içerek kaybı telafi etmek olmalıdır. Ardınan bir hekime başvurmak gerekir. İshal mikrobik, parazitler, geçici veya besin zehirlenmesi şeklinde olabilir. Tetkik sonucuna göre bir an evvel tedaviye başlanmalıdır.

İshalden korunma yolları

  • Gıda maddelerini satın alırken soğuk zincir şartlarına uygun üretilip muhafaza edildiğinden emin olunmalıdır. Özellikle sebze ve meyvelerde oluşan çürüklere dikkat edilmelidir.
  • Çiğ tüketilen besinlerde daha fazla dikkatli olmak üzere sebzeleri temizleyip, yıkayıp sonra mikroplarını yok etmek için dezenfekte edilmelidir.
  • Pişirilen yiyecekler soğutulmadan tüketilip, tekrarlanan ısıtılma girişimleriyle gıda kalitesi bozulmayıp, ısısının oda sıcaklığına ininceye kadar bekletip  buzdolabına konulmalıdır.
  • İçilen suyun klorlanmış veya kaynadığında hijyenik olarak şişelenmiş olduğundan emin olunmalıdır.
Kategoriler
Sağlık

Kalp hastaları, yaz aylarında ilaç dozuna dikkat etmeli!

Yaz aylarında kalp hastalarının kullandığı idrar söktürücülerden kan sulandırıcılara kadar tüm ilaçların dozunun doktor kontrolünde yeniden ayarlanması gerekir.

Hareketsiz yaşam tarzı, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, hazır gıdalar, sigara, stres derken kalp hastalarının sayısı son yıllarda artış gösterdi. Özellikle de yaz aylarında yaşanan aşırı sıcaklarda ise tehlike daha da büyüyor. Kalp hastalarının yazın dikkat etmesi gereken çok önemli kurallar olduğunu söyleyen Acıbadem Altunizade Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Alper Özkan, “Kan sulandırıcılardan idrar söktürücülere dek yaz mevsiminde ilaç dozlarının yeniden ayarlanması da o kurallardan biri” dedi.

İlaç dozuna dikkat edin 

Sıcakların da etkisi ile genişleyen damarlar ve sıvı kayıpları tansiyonda düşme, kalp hızında artışa yol açıyor. Bu sebeple, aynı dozda alınan ilaçlar örneğin tansiyonda ve nabızda daha fazla düşmelere neden olabiliyor. Özellikle idrar söktürücü ilaçlar sıvı kaybını ve beraberinde sodyum, potasyum gibi mineral kaybını da artırır, hastalar güneş çarpmasına daha fazla yatkın oluyor. Bu tür ilaçlarınızı mutlaka doktor kontrolünde kullanın; ilaçlarınızın dozunu da doktorunuzun yeniden ayarlanmasına özen gösterin.

Susamayı beklemeden su için

Yaz aylarında sıvı kaybına karşı en az 8-10 bardak yani yaklaşık 2-2,5 litre su için. Su içmek için susamayı beklemeyin. Az su içenlerde kalp krizi riski daha yüksek. Vücut susuz kaldığında damarlar büzüşerek, böbreklerimiz de sıvı tutarak tansiyonu dengelemeye çalışıyor. Bu nedenle, sıcak havalarda tansiyon ilacı kullanan hastalarda tansiyon değerlerinde aşırı iniş ve çıkışlar yaşanıyor; kan koyulaşırken, tansiyon dengesizliğine bağlı olarak felç riski artıyor. 

Öğle saatlerinde dışarı çıkmayın

Kalp hastalarının özellikle 10:00-16:00 arası kapalı ve serin ortamlarda bulunması ve mümkünse bu saatlerde dışarı çıkmaması gerekir. Keten gibi gevşek dokumalı kumaşlardan yapılmış bol ve açık renk giysiler tercih edin ve mutlaka şapka takın.

Yağlı gıdalardan uzak durun

Sıcak havalarda, sindirimi kolay gıdalar tüketilmeli. Zeytinyağlı gıdalar, sebzeler ve meyvelerin sindirimi nispeten daha kolaydır. Bunun dışında, soğuk olarak hazırlanan ve tüketilen çorbalar da vücut ısının düşürebilir. Yemek pişirirken haşlama, buğulama ve ızgara yöntemlerini tercih edin.

Hareketsiz kalmayın

Kalp sağlığının korunmasında düzenli egzersiz önemli olsa da sıcak ve nemli havalarda yapılan egzersiz sırasında kalbimiz 2-4 kat daha fazla yoruluyor. Pamuklu ve hafif kıyafetler giyerek, sıvı alımını ihmal etmeden spor yapılmalı.

Sigaradan uzak durun 

Sigara özellikle yaz aylarında hem kalp ve dolaşım hem de solunum sistemi üzerine ciddi olumsuzluklara yol açar. Sıvı kayıpları ile birlikte koyulaşan ve akışkanlığı azalan kan sigaranın da etkisi ile pıhtılaşıyor. Araştırmalar yaz aylarında sıcakların da etkisi ile kalp krizi riskinin arttığını, sigaranın da bu riski bir kat daha artırdığını gösteriyor.

Kategoriler
Teknoloji

Artık herkes kartal gibi görecek! Zoom yapan lensler geliyor

Mühendislerin geliştirdiği zoom yapabilen kontak lens ile artık kartal gibi göreceksiniz. Gözünüzü kırptığınızda harekete geçen lensler, gelecek için umut vadediyor. 

Uzaktaki kuş sürüsünü tespit etmek için kamera veya dürbünlerin gerekmediği bir gelecek hayal edin. Bu hayal, ABD’de bulunan California San Diego Üniversitesi’nde görevli mühendis Joe Ford liderliğindeki ekibin geliştirdiği zoom yapabilen kontak lensle çok yakında gerçek olacak. Çünkü ekip, tamamen göz hareketleri tarafından kontrol edilen ve zoom yapabilen kontak lens geliştirdi.

Gözün hareketlerini takip ediyor

Göz hareketlerinin oluşturduğu elektrookülografik sinyalleri (yukarı, aşağı, sola, sağa, göz kırpma, çift göz kırpma) ölçen ekip, bu hareketlere doğrudan cevap veren yumuşak bir biyo-taklit lens üretti. Bilim adamlarının geliştirdiği ve verilen sinyallere bağlı olarak odak uzunluğunu değiştirebilen bu lens, siz göz açıp kapayana kadar ya da gözlerinizi 2 kez kırpana kadar zoom yapabiliyor. 

Gelecek için umut olacak

Ne kadar şık görünseler de, bilim adamları geliştirdikleri bu kontak lensin gelecekte “yapay retina, ayarlanabilir gözlükler ve uzaktan çalıştırılan robotlar” alanlarında yardımcı olacağını umuyorlar. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Yaşam

Yaşlanmaya meydan okuyor, kanserden koruyor

Kırmızı erik, içerdiği vitamin ve minerallerle yaşlanmanın yanı sıra meme, bağırsak, pankreas ve mide kanserleri gibi kanser çeşitlerine de meydan okuyor.

Hafif tatlı hafif ekşi mayhoş tadıyla lezzetli olmasının yanında kırmızı erik, vücuttaki pek çok hücrenin de yardımcısıdır. Memorial Bahçelievler Hastanesi’nden Diyetisyen Aslıhan Altuntaş, kırmızı erik ve faydaları hakkında bilgi verdi.

Düşük kalorisi (100 gramda 60 kalori) nedeniyle diyet yapanların kurtarıcısı olan kırmızı erik, içerdiği vitamin ve minerallerle sinir sistemini güçlendirir, kansızlığı azaltır, böbreklerin fonksiyonlarını destekler.

Yaşlanmayı geciktirir, kilo verdirir

Kırmızı erik içerisindeki fitoflavonoidler ve vitaminler sayesinde bağ doku yenilenmesini hızlandırır ve yaşlanmayı geciktirir. Ayrıca kilo verme sürecini destekleyen ekşimsi meyve, daha sıkı bir vücut için yardımcı olur. Özellikle diyetini sporla destekleyenlerde kırmızı eriğin etkisi çok fazladır. Kırmızı erik lif açısından çok zengin olduğu ve kan şekerini düzenlemeye yardımcı olduğu için diyet listesinde mutlaka bulunmalı.

Kansızlığı önleyebilir

Kırmızı erik tüketildiğinde, vücuttaki demirin emilimi daha kolay ve hızlı olmaktadır. Kırmızı erik sayesinde kırmızı kan hücrelerinin ihtiyaç duyduğu demir karşılanabilir ve kansızlık sorunu önlenebilir. Bilhassa kırmızı et ve yumurta yedikten sonra tüketilen kırmızı erik, demirin faydasını artırılabilir.

Bağırsak sağlığını korur

Bu mayhoş meyve aynı zamanda sindirim sistemini ve bağırsak sağlığını korumaya yardımcı. İçinde bağırsakları çalıştırmaya yarayan maddeler bulunan kırmızı erik kabızlık sorunlarında mutlaka önerilir. Ayrıca serbest radikallerle savaşan kırmızı erik sizi özellikle meme, bağırsak, pankreas, mide kanserlerinden korur.