Kategoriler
Yaşam

Uçak kazasından sağ kurtulmak mümkün mü?

Uçak kazasından sağ kurtulma ihtimaliniz ne kadar? Ya da cep telefonu kullanırken mi yoksa araç kiti kullanarak mı güvendesiniz? Bu konuda bildikleriniz ne kadar doğru? BBC Focus dergisinde yer alan habere göre, işte dünyanın en büyük ulaşım efsanelerinden bazıları:

Uçak kazasından birinin sağ kurtulması çoğunlukla imkânsızdır 

Amerika’da sivil havacılık kazalarını araştırmak amacıyla Ulusal Ulaştırma Güvenlik Kurulu tarafından yapılan çalışma, bunun başka türlü olabileceğini öne sürüyor. Amerika’da 1983 ve 2000 yılları arasında toplam 568 uçak kazası meydana geldi. Uçaktaki 53 bin 487 kişiden 51 bin 207’si hayatta kaldı. Kazaların yaklaşık yüzde 96’sı olumlu sonuçlandı. Greenwich Üniversitesi’nden uçuş güvenliği uzmanı Prof. Ed Galea, uçak kazasında hayatta kalmanın en iyi yolunu inceledi ve oldukça kullanışlı “Rule of Five- 5 Kural” önerdi. En iyi koltukların çıkışların yanındaki sağdaki koltuklar olduğunu söyleyen Galea, “Ancak herhangi bir çıkış noktası içinde ilk beş sırada olmak hayatta kalma şansınızı büyük ölçüde artırıyor” dedi.

Hands-free kitiyle kullanarak araba sürmek daha güvenli

Bu doğru değil. Ulaştırma Araştırma Laboratuarı tarafından yapılan araştırmada, cep telefonu kullanmanın konsantrasyon seviyesinin alkolden bile daha kötü olduğu tespit edildi. Araştırmacılar, cep telefonuyla ya da hands-free araç kitiyle cep telefonu kullanmalarının yanında alkollü ve alkolsüz sürücüleri, 4 koşul (ılımlı trafikte otoyol, öndeki aracı takip ederken, virajlı yolda ve trafik ışıklı ikili yük taşıma yolu) altında test ettiler.

Her testte, sürücüler standart soru dizisine cevap verdiler ve deneyciyle konuştular. Alkolün etkisi altındaki sürüş performansının normal sürüşten önemli ölçüde daha kötü olduğunu buldular. Ancak, hands-free kitiyle araba kullanmanın alkollü araba kullanmaktan daha da kötü olduğu görüldü. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Sağlık

Yoksa sizde de gizli kalp mi var?

Yüzyıllardır tıp dünyasının radarında yer alan kalp hastalığı, doğuştan meydana gelebiliyor ya da beslenme, yaşam biçimi gib faktörler nedeniyle oluşabiliyor.

VKV Amerikan Hastanesi Kardiyoloji Bölümü doktorlarından Uzm. Dr. Alpaslan Eryılmaz, genç insanlarda ani ölüme neden olan hastalıkların en başında kalp sorunlarının geldiğini belirtiyor. Kalbin ritim bozuklukları, ciddi kapak hastalıkları ve kalbin aşırı büyümesiyle seyreden kalp kası hastalıkları genç insanlarda ani ölümlere neden olduğunu belirten Eryılmaz, “Doğuştan gelen kalp rahatsızlıklarının yanı sıra beslenme ve yaşam biçimi de kalp rahatsızlıklarını tetikleyen önemli bir kriter. Ani ölümlerde bu gizli kalp sorunu ise en yaygın olarak karşılaştığımız konu. Yaşlılarda olduğu gibi gençlerde de ani ölümlerin en yaygın sebebi, kalbi besleyen koroner damarların tıkanmasıyla ortaya çıkan kalp krizi” dedi.

Ani ölümlerin altında yatan en önemli sorunun “gizli kalp” olduğunu söyleyen Eryılmaz, genç yaşta geçirilen kalp krizlerinin genellikle hafif ya da orta dereceli darlıklardan kaynaklandığına dikkat çekiyor. Kalp krizi öncesi dönemde yapılan elektrokardiyografi, efor testi ile kalpte kanlanma bozukluğunu gösteren talyum sintigrafisi ve stres EKO gibi testler normal çıkabiliyor. Hatta bu testlerin tamamen normal olduğu bazı kişiler, müteakip gün ve aylarda kalp krizi geçiriyor ve yüksek oranda da hayatını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyor. Halk arasında bu durum ‘gizli kalp hastalığı’ olarak adlandırılmaktadır.

Günümüzde özellikle kalp şikâyeti olmayan ancak kalp hastalığı gelişme riski orta veya yüksek olan genç insanlarda koroner kalsiyum skorlama veya bilgisayarlı tomografik anjiografi ile damar sertliği ve damar darlıkları tespit edildiğini vurgulayan Eryılmaz, daha ileri yaştaki hastalarda elektrokardiyografi, efor testi, talyum sintigrafisi ve stres ekokardiyografi testleriyle hastalığın teşhis edilmesi ihtimalinin yükseldiğine dikkat çekerek, ancak yine bu yaşlarda kesine en yakın sonuçların bilgisayarlı tomografik anjiografi ile elde edilebileceğini vurguladı.

Genç yaşta kalp krizi öldürücü olabilir

Damar sertliğinin ileri yaşlarda daha yaygın olmakla birlikte genç insanlarda da görülebildiğine dikkat çeken Eryılmaz, “Genellikle erkeklerde 45 yaş altında, kadınlarda ise 55 yaş altında kalp krizi genç kabul edilir. Hatta halk arasında genç yaşta geçirilen kalp krizlerinin daha ağır seyrettiği ya da öldürücü olduğuna inanılır. Bilimsel veriler ve araştırmalar da bu durumu doğrulamaktadır. Çünkü yaş ilerledikçe ve damarlar yavaş yavaş daraldıkça, kalbin koroner damarları arasında kendiliğinden yeni köprü by-passlar oluşmakta ve ani damar tıkanması durumunda bu by-passlardan gelen kan, kalp krizinin ağırlığını azaltabilmektedir. Fakat gençlerde henüz bu köprü by-passlar oluşmamış olduğundan, kalp krizi kalbe daha ağır hasar vermektedir,” dedi.

Kangren olan kalp, kriz geçiriyor

Eryılmaz, “Atardamarların içinde biriken, damarların içini daraltan veya tıkayan kolesterol birikintilerine ‘plak’, hastalığa tıpta ‘ateroskleroz’, halk dilinde ise ‘damar sertliği’ diyoruz. Damarların içindeki basınç varlığı ve sürekli kan akışı zaman zaman bu plakları çatlatıyor. Kandaki pıhtılaşma, damarı delinmiş veya yırtılmış olarak algıladığı için pıhtı oluşturarak deliği tıkamaya çalışır, ancak aynı zamanda bu pıhtı damarın da içini tamamen tıkayarak kalbin belli bir bölümünün kansız kalmasına ve kangren olmasına neden olmaktadır. Yine bu durum tıpta ‘myokard infarktüsü’, halk dilinde de ‘kalp krizi’ olarak bilinmektedir,” dedi.

45 yaş öncesi kalp krizinde aile öyküsü önemli!

Bazı insanların damarlarının içinin doğumundan itibaren pırıl pırılken, aynı yaş ve cinsiyetteki diğer insanların damarlarının sertleşebildiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Alpaslan Eryılmaz, “Neden-sonuç analizleri yapıldığında bazı risk faktörleri karşımıza çıkıyor. Yaşın ilerlemesi, sigara, kolesterol yüksekliği, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, şişmanlık, stresli yaşam ve kişinin ailesinde 45 yaş öncesi kalp krizi geçiren birisinin olması en önemli nedenler arasında bulunuyor. Bu risk faktörlerinden birkaç tanesine sahip olan bir bireyin kalp krizi gelişme riski de o oranda artar. Bu risk faktörlerinin bazıları değiştirilemez ki bunlar yaşın ilerlemesi ve ailesel yatkınlıktır. Diğer faktörler ise değiştirilebilir ve tedavi edilebilir, yani risk olmaktan çıkar. Dolayısıyla damar sertliği ve kalp krizinin önüne geçilebilir. Bunun için yaşam şeklini sağlıklı yöne modifiye etmek, sigarayı bırakmak, tansiyon yüksekliğini ve şeker hastalığını kontrol altına alarak tedavi etmek gerekiyor,” dedi.

Mutlaka kardiyoloji uzmanına gidin

Kişinin risk faktörlerinden bir kaçına sahip olması durumunda erken teşhis için bir kardiyoloji uzmanına başvurması gerektiğine dikkat çeken Uzm. Dr. Alpaslan Eryılmaz şunları aktardı:

“Öncelikle yeni ve kapsamlı risk analizi kriterlerine göre kişinin önümüzdeki 10 yıl içinde kalp krizi geçirme riskini hesaplıyoruz.

Orta veya yüksek riskli hastalarda kalp damarlarında darlık veya tıkanıklık olup olmadığını, hatta başlangıç aşamasında bile olsa damar sertliği olup olmadığını kontrol etmek gerekir.

Buradaki test seçimi kişinin genç veya yaşlı olmasına ya da göğüs ağrısının olup olmamasına göre değişir.

Ancak kalp damar hastalığına yakalanma riski yüksek olan bir kişinin hiç bir kalp şikâyeti olmasa bile daha başlangıç aşamasındaki damar sertliğinin saptanmasıyla alınacak önlemler ve yapılacak tedavilerle sonradan karşılaşılabilecek kalp krizleri ve ani ölümler önlenebilir.

Testlerde kalp damarlarında belirgin darlık veya tıkanıklık olduğu yönünde bir şüphe oluşursa ya da kişi yüksek riskli grupta yer alıyorsa;

Kasık ya da kol atardamarından yapılan klasik kateter koroner anjiografi yapılmalıdır. Ancak burada gözden kaçırılmaması ve de özellikle vurgulanması gereken nokta şudur; bu öneriler hiç bir şekilde kalp şikâyeti ve bilinen kalp hastalığı olmayan hastalarda uygulanabilir.

Hali hazırda göğüs ağrısı şikâyetleri olan veya daha önce kalp krizi geçiren, damar tıkanıklığı olduğu bilinen hastalar, damarları balon, stent ya da by passla açılmış bile olsa bu grupta yer almaz.

Yani bu hastalar için koroner kalsiyum skorlama ve tomografik koroner anjiografi, teşhis ve takip için uygun testler değildir.

Görüntüleme yöntemlerinde ciddi bir darlık veya birden çok darlıklar saptanması durumunda yapılacak tedavide ise;

Balon anjioplasti ile birlikte stentleme ya da teknik olarak stent mümkün olmayan hastalarda klasik by-pass yapılır.

Hafif ve orta darlık saptanan hastalarda ise hem darlıklar ciddi dereceye ilerlememesi ya da daha hafif-orta iken bile kalp krizine dönüşmemesi için maksimum medikal tedavi olarak adlandırılan kolesterol düşürücü, aspirin, beta bloker ve ACE inhibitörü olarak adlandırılan ilaçların hemen hemen tamamı kullanılır.

Ayrıca eğer kişide mevcutsa tedavi edilebilen risk faktörleri olan sigaranın bırakılması, tansiyon tedavisi, diyabet tedavisi, obezitenin azaltılması ve stresin azaltılması da doğrudan kalp krizi geçirilme riskini ve damar sertliğinin ilerlemesini azaltmaktadır.”

Kategoriler
Sağlık

“Kariyer” demeden önce tekrar düşünün!

Bilim, anne olma yaşını geciktirmek isteyen kadınlar için büyük önemi olan 24 yeni gen keşfetti. Kadının hangi yaşa kadar çocuk sahibi olabileceğine bu genler karar veriyor.

‘Kariyer de yaparım çocuk da’ sloganı artık o kadar da kolay söylenmeyeceğini söyleyen Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Betül Görgen, çeşitli nedenlerle çocuk yapmayı geciktiren kadınları yakından ilgilendiren bu yeni buluş hakkında önemli bilgiler verdi.

Genler hamile kalmada önemli

Yapılan son bilimsel çalışmalarda kadınların çocuk sahibi olabilme kapasitesini öngörebilen genler bulunduğunu belirten Görgen, bu genlerdeki bazı varyasyonlara sahip kadınların, sahip olmayan hemcinslerine göre çok daha fazla gebe kalabilme kapasitesine sahip olduğuna dikkat çekti.

Bu genlerin kadının daha uzun süre üreyebilmesini sağladığı gibi menopozu da geciktirdiğine değinen Görgen, günümüzde kariyer ve eğitim nedeniyle çocuk sahibi olmayı ertelemeyi düşünen kadınlar için bu bilginin daha da önem kazandığını açıkladı.

Test ile çocuğunuz olup olamayacağını öğreneceksiniz

Tabii ki çocuk sahibi olma konusunda rol oynayan ve etkili olan pek çok dış etkenler de var. Ama bu yeni bulgular doğrultusunda oluşturulacak bir test kadınlara bebek sahibi olmayı ertelemek için kalan güvenli sürenin ne olduğunu gösterebilir.

Yapılan istatistikler, bu gen varyasyonlarına sahip kadınların, bu varyasyonu içermeyen hemcinslerine göre yüzde 10 daha fazla üreyebilme kapasitesine sahip olduğunu gösterdi.

Böylece çok yakın bir gelecekte, doktorlar hastalarının ‘Çocuk yapmak için daha ne kadar bekleyebilirim?’ sorusuna net yanıt verebilecekler.”

Op. Dr. Betül Görgen, bu genlerin cinselliğe başlama yaşı ve menopoza giriş zamanı gibi daha önceden bilinmeyen sorulara da cevap verebildiğini sözlerine ekledi.

Kategoriler
Sağlık

Sessiz kalp hastalığını belirleyen testler

Doktorlar açısından kalp hastalığını EKG ve kolesterol tablosu gibi basit testlerle tespit etmek oldukça kolay. Bu son teknoloji testler tıkanmış damarların veya kalp hastalığı belirtilerinin sinyallerini ortaya çıkarabiliyor.

İşte kalp hastalığınızı tespit etmek için yaptırabileceğiniz 11 basit test:

İleri kolesterol tablosu: Çok fazla LDL parçacığı damarlarınızı tıkıyor ve bu LDL parçacıkları sert, yoğun kıvamlı veya yumuşak ve büyük olabiliyor. Küçük ve yoğun kıvamlı LDL parçacıkları damarlarınıza daha çok zarar veriyor. Bu nedenle LDL seviyesi 100 mg/dl olan iki kişinin farklı kalp hastalığı riski bulunabiliyor. İleri kolesterol tablosunu gösteren kan testi LDL parçacığı sayısını ve büyüklüğünü size söyleyecektir.

Yüksek yoğunluklu C reaktif proteini: Bu kan damarlarınızı ve diğer organlarınızı yavaş yavaş kemiren, aşındıran iltihap belirleyicisidir. Geçtiğimiz son 10 yıl içinde bu kan testi hastaların değerlendirmesini etkileyici bir şekilde değiştirdi. Eğer Yüksek yoğunluklu C reaktif proteini (hs-CRHP) testiniz normalse damarlarınızda beslenme, yaşam tarzı ve diğer risk faktörleri tarafından iltihap oluşmadığını gösterir. Diğer yandan test sonucunuz yüksekse sağlığınızda sorun var demektir. Bu testi yılda 1 kez yaptırmalısınız.

Koroner arter kalsiyum skorlama testi: Kanınızda çok küçük miktarda kalsiyum yüzer. Bu kemiklerinizi güçlendirirken aynı zamanda kan damarlarınızı sertleştirebilir. Bu durum kalbinizin kan pompalaması zorlaştırır, kan basıncını artırır ve damarlarınıza yapışan kanda küçük parçacıkların artmasına neden olur. Bu tarama testi, kalbinizin kan damarlarında dolaşan kalsiyumu tespit eder. İdeal sonuç 0 olmalıdır. Sonuç 1 ile 10 arasındaysa yaşam tarzınızı değiştirmelisiniz. Eğer 100 ile 400 arasındaysa ilaçla tedavi ya da anjiyografi öneriliyor.

Karotis intima-media kalınlığı testi (CIMT): Bu testte kalbi beyne bağlayan boyunda bulunan şah damarının içini görmek için ultrason makinesi kullanılır. Bu damarda hastalık varsa vücudunuzdaki diğer damarlar da hastadır. Ultrason damar duvarının içindeki 2 iç astarın kalınlığını ölçüyor. Eğer duvarlar çok kalınsa erken dönem damar sertliğinin belirtisidir. Sonuç normal sınırlardaysa tıkanıklık riski düşüktür. 50 yaş ve üzeri herkese önerilen bu test sigara içenler, yüksek kolesterolü olanlar ve ailesinde kalp hastalığı olanlara daha erken yaşta yapılabilir.

EndoPAT testi: Damarı hasara ve tıkanmaya karşı dirençli tutan ve gerektiğinde daha fazla kan akışı sağlamak için genişleme imkanı sağlayan tek katlı endotelyum isimli süper hücre katmanıyla astarlanmıştır. Sağlıklı damarlar sıkıştığında hızlı bir şekilde eski haline gelir fakat hastalıklı damarla bunu yapamaz, kan akışı düşer. Damarlar eski haline dönmüyorsa sorun olduğu anlamına gelir. Araştırmada kan akışının düşük olduğu kişiler kalp krizi ve ölüm riski daha yüksektir. EndoPAT testiyle riskinizi tespit edebilirsiniz.

Homosistein testi: Yaklaşık 40 yıl önce, bir doktor homosistein isimli amino asit seviyesi yüksek olan küçük çocuklarda erken dönem damar hasarı gözlemledi. Daha fazla araştırma da yetişkinlerde artmış homosistein seviyesinin artan damar hasarıyla bağlantılı olduğunu gösterdi. Güvenli homosistein seviyesi litre başına 10 mikrol’ün ve hatta 8’in altında olmalıdır. Değerleri bunun üzerinde olan gençler B kompleks vitaminlerle tedavi edilebilir.

Lipoprotein-A: Yapılan birçok araştırmaya göre, Lpa seviyesinin yüksek olması kardiyovasküler hastalıklarla ilgilidir. Bu yaygın bir kan testidir. Yüksek seviye tespit edilirse niasin, hormon ikmali ve vitaminlerle tedavi edilebilir. Normal Lpa seviyesi 30 mg/dl’nin altında olmalıdır.

Açlık kan şekeri, insülin ve A1c testi: Standart kan tahlilinde açlık kan şekeriniz ölçülür. Bu rakam 125 miligramdan fazlaysa şeker hastalığınız olduğu anlamına gelir. Araştırmalara göre, açlık kan şekerinizin 85 mg/dl’nin altında olması uygundur. 85’in üzerindeki rakamlar kan damarı hasarını artırır. Kan şekeriniz insülin tarafından düzenlenir. İnsülin seviyeniz yükselirse pankreas daha fazla çalışmaya başlar ve damarlarınız risk altına girer. Ayrıca 3 aylık kan şekerinizi gösteren A1c testi de kalp hastalığı açısından risk durumunuzu göstermeye yardımcıdır.

D vitamini: D vitamini seviyesinin düşük olması yüksek kan basıncı, damar hasarı, tıkanıklığa bağlı kalp yetmezliği, beyin sağlığının azalması ve diğer önemli sorunlarla bağlantılıdır. Normalde D vitamini güneş ışığı ve güçlendirilmiş yiyeceklerle temin edilebilir. Fakat güneşli bölgelerde bile birçok insanın D vitamini seviyesi düşüktür. D vitamini seviyenizin 30 ng/ml’nin üzerinde olması gerekir. En uygunu 50 ile 80 ng/ml arasında olmasıdır.

Ferritin: Kanda demirle bağlantılı bir proteindir. Ferritin seviyeniz yüksek ya da düşükse aynı şey demiriniz de düşük ya da yüksektir. Demirin fazlası damarlardaki hücreleri paslandırır, kalp hastalığına ve kanın pıhtılaşmasına neden olur. Damarlarda demir fazlası ferritin isimli basit kan testiyle tespit edilir. Seviyenin litre başına 380 mikrogramdan fazla olması aşırı demir anlamına gelir. Ferritin yüksek çıkarsa vitaminlerdeki demirden ve kırmızı et gibi bol miktarda demir içeren yiyeceklerden uzak durun.

Ürik asit seviyesi ve GGT: Bu iki basit ve eski kan testi kardiyovasküler sağlık için benzersiz bir görüş sağladığı için tekrar kullanılmaya başlandı. Ürik asit ATP (hücreler tarafından kullanılan enerji) gibi enerji ürünlerinden üretiliyor ve yüksek seviyesi kardiyovasküler hasarla bağlantılıdır. GGT ise karaciğerdeki hücre zarlarının yeterli çalışmadığını gösteren karaciğer enzimidir. Normal ürik asit seviyesi 4 ile 8 mg/dl arasındadır, 10’un üzerindeyse endişelenmeniz gerekir. Normal GGT seviyesi ise 50 IU/L’nin altındadır ve bu rakam 100’ün üzerindeyse hücre zarı difüzyonu için kontrol edilmelisiniz. (Vasfiye Özcanbaz)

Kategoriler
Sağlık

Alzheimer’ı erken tespit eden test

Bilim adamları, beyin taramasıyla birlikte bel bölgesine uygulanacak bir test sayesinde henüz belirtiler görülmeden Alzheimer’ın tespit edilebileceğini açıkladılar.

BBC’de yer alan habere göre, University College of London (UCL)’nin Nöroloji Enstitüsü’nde görevli araştırmacılar, bugüne kadar bunama için herhangi bir tekli test ya da tedavi olmadığını söylediler.

Bilim adamları, bu hastalığı önlemek ya da en azından ilerlemesini durdurmak için yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Hazırlık aşamasında birçok aday ilaç ve aşı olmasına rağmen, bunların işe yarayıp yaramadığını tespit etmek çok zor. Çünkü, bunama genellikle hastalığın ileri safhasında teşhis ediliyor.

Araştırmacılar, bunamanın en yaygın şekli olan Alzheimer hastalığını belirtiler ortaya çıkmadan birkaç yıl önce belirleyebileceklerine inanıyorlar. Yaklaşımları beynin küçülmesini ve beyni ve omuriliği çevreleyen beyin omurilik sıvısının içindeki “amiloid” isimli proteinin normal seviyesinden az olup olmadığını kontrol edecek.
Uzmanlar, Alzheimer’da beyinde hacim kaybı olduğunu ve omurilik sıvısında daha az amiloid proteini bulunduğunu biliyorlar. Şimdi araştırmacılar, bunlar oluşmadan çok önce bunu belirlemeye çalışıyorlar.

Araştırmacılar, bunu doğrulamak için 105 sağlıklı gönüllüyü bir dizi testten geçirdiler. Katılımcılara, amiloid seviyesini belirlemede beyin omurilik sıvısını kontrol etmek için bel bölgelerinde bir delik açıldı ve aynı zamanda beyinde küçülme olup olmadığını hesaplamak için beyin MR’ı çekildi.

Sonuçlar normal bireylerin düşük miktarda amiloid proteni içeren beyinlerinin (grubun yüzde 38’i) diğer grup kadar hızlı küçüldüğünü ortaya çıkardı. Eğer bu gönüllülerden herhangi birinde Alzheimer görülürse, bilim adamları şüphelerinin doğrulanacağını açıkladılar.

Bu durum, bunamayı önlemede ya da geciktirmede doktorlara hangi ilaçların faydalı olacağının test etme imkanı sağlayacak. (Vasfiye Özcanbaz)